ABD merkezli şirketlerin üst düzey yöneticileri ile çevrimiçi toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel ekonominin korona virüs salgını kaynaklı gelişmelerden dolayı son asrın en sancılı dönemini yaşadığını belirtti. Geride kalan 1,5 yılın hem şirketler hem de devletler açısından pek çok sınamayı beraberinde getirdiğini kaydeden Erdoğan, dünya ekonomilerinin birkaç istisna dışında ciddi daralmalar yaşadığını, bilhassa havacılık, turizm, hizmetler sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin salgına karşı alınan kısıtlamalardan olumsuz etkilendiğini, bu dönemde güçlü sağlık alt yapısının, sağlık hizmetlerine yapılan yatırımların değerinin ortaya çıktığını ifade etti. Salgın döneminde birçok ülkede yaşanan sıkıntıların tedarik zincirindeki aksaklıkların ve güvenlik zafiyetlerinin hiçbirinin Türkiye’de yaşanmadığını söyleyen Erdoğan, “Kamu özel ortaklığı ile hayata geçirdiğimiz şehir hastaneleri ve rekor sürede hizmete aldığımız bin 8’er yataklı iki acil durum hastanesi özellikle salgın döneminde kritik rol üstlendiler. Salgına karşı en etkili yöntem olan aşı konusunda 29 milyon doza yaklaştık. Özellikle haziran ayında yoğun bir aşılama kampanyası yürüterek ülkemiz genelinde normalleşmeyi temin etmeyi düşünüyoruz” diye konuştu.
Türkiye’nin salgın döneminde sadece sağlıkta değil, yatırım, istihdam, üretim, lojistik, kamu güvenliği, sosyal destekler alanında da pozitif yönde ayrıştığını belirten Erdoğan, dünyada birçok ekonominin durma noktasına geldiği bir dönemde Türkiye’nin hem kamu hem de özel yatırımlarını sürdürdüğünü kaydetti. Erdoğan, “Salgın herkes için beraberinde bazı zorlukları getirse de Türkiye’nin önünde yeni fırsat pencerelerinin açılmasını sağladık. Asya merkezli üretim ağına alternatif arayışlarında sanayisi, üretim kapasitesi, rekabetçi fiyatları, nitelikli işgücü, coğrafi konumu, güçlü alt yapısı ile Türkiye’nin adı daha fazla ön plana çıkmaya başladı. Salgın döneminde birçok firmamız daha önce hiç varlık göstermediği ya da kısıtlı pazar payının olduğu ülke ve bölgelere açılma imkanı buldu. Özel sektörümüzün gayreti, devletimizin verdiği destekler ve dinamik salgın tedbirleri sayesinde ekonomimiz 2020 yılını büyüme ile kapattı. Yüzde 1,8’lik oran ile Çin’in ardından G-20 içinde en yüksek büyümeyi kaydeden ülke olduk. Yine bu dönemde G-20’de sanayi üretimi en çok artan devletler arasında yer aldık. Geleneksel ihracat pazarlarımızdaki ciddi ekonomik küçülme ve dış talep daralmasına rağmen 170 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaştık. Aynı dönemde Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacmi yüzde 4 artış ile 21 milyar doları aştı. Dünyada salgının olumsuz etkileri azalıp ekonomide taşlar yerine oturdukça Türkiye’nin yakaladığı ivmenin hızı da artıyor. 2020’yi suhuletle atlamamız, 2021 senesine güçlü bir başlangıç yapmamızı sağladı. 2021 yılının Ocak-Nisan döneminde ihracatımız geçen seneye göre yüzde 33,1 artış ile 68 milyar 752 milyon dolara çıktı. Bu iyimser tablonun oluşmasında ülkelerimiz arasındaki dış ticaret artışının da katkısı olduğunu görüyoruz. 2021 yılının ilk dört ayında ihracatımız önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 45 artarak 4 milyar 272 milyon doları buldu. Önümüzdeki hafta 2021 yılının ilk çeyrek büyüme rakamlarını göreceğiz. Öncü veriler ilk çeyrekte de çok güçlü bir büyüme oranını yakalayacağımıza işaret ediyor. Sanayi üretimimiz 2021 yılı birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 12,3 arttı. Salgının yol açtığı belirsizliklere rağmen Türkiye’ye olan yatırım talebinde de ciddi bir artış gözlemliyoruz. Uluslararası doğrudan yatırımların yüzde 42 azaldığı 2020 yılında Türkiye yaklaşık 8 milyar dolar doğrudan yatırım çekmeyi başardı. Amerika’nın Türkiye’deki toplam doğrudan yatırımları 13 milyar dolara, Türk firmalarının Amerika’daki yatırımları ise 7,2 milyar dolara ulaştı. Bu vesile ile Türkiye’ye ve Türk ekonomisine güvenen tüm Amerikalı firmalara ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Üç kıtanın kalbi konumundaki Türkiye’yi sizlerin de destekleri ile küresel bir üretim ve teknoloji üssü haline getireceğimize inanıyorum” ifadelerini kullandı.
ABD ile uzun yıllara sari köklü, çok boyutlu müttefiklik ilişkisini önemsediklerini söyleyen Erdoğan, “Zaman zaman yaşanan fikir ayrılıklarına rağmen ortaklığımız ve müttefiklik ilişkilerimiz her türlü badirelerin üstesinden gelmeyi başarmıştır. Amerika ile Suriye’den Libya’ya, terörle mücadeleden enerjiye, ticaretten yatırımlara kadar geniş bir yelpazede ciddi işbirliği potansiyelimiz bulunuyor. Ülkelerimiz arasındaki mevcut mekanizmaları işleterek hızla mesafe almak istiyoruz. Ekonomik Ortaklık Konseyi, Ekonomik ve Ticari Stratejik İşbirliği Çerçevesi, Ticaret ve Yatırım Çerçeve Anlaşması Konseyi gibi bu tür mekanizmaları devreye almamız gerekiyor. 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefimize ulaşmak için samimi, saygılı, ortak çıkarlara ve değerlere dayanan bir yaklaşıma ihtiyaç duyuyoruz. Çelik ve alüminyum sektöründeki ilave tarifeler, Türkiye’nin genelleştirilmiş tercihler dışında bırakılması, Türkiye menşeili ihraç ürünlerine yönelik antidomping önlemleri gibi adımlar bize yakışmıyor. Bu konularda Amerika’dan daha yapıcı hareket etmesini bekliyoruz. Başkan Biden’in 1915 olayları hakkında yaptığı açıklama ilişkilerimize ilave yük getirse de Sayın Biden ile NATO zirvesinde gerçekleştireceğimiz görüşmenin yeni dönemin habercisi olacağına inanıyorum. Türkiye olarak hem ticarette hem de yatırımlarda gereken adımları atmakta kararlıyız. Ekonomik ve ticari ilişkilerimizin geliştirilmesinde yeni Amerikan yönetiminin de bizimle aynı iradeye sahip olduğunu görmekten memnuniyet duyuyoruz” diye konuştu.
“Şimdiye kadar karşılaştığımız çeşitli haksızlıklara rağmen siyasetin yatırım ve ticari ilişkilerimize zarar vermemesi için azami hassasiyet gösterdik” açıklamasında bulunan Erdoğan, Türkiye’ye yatırım yapan, istihdam oluşturan, ekonomik kalkınmaya katkı sağlayan uluslararası şirketlere daima destek olduklarını kaydetti. Kısa dönemli kazançlar uğruna serbest piyasa ekonomisinin ve kurullara dayalı uluslararası ticaretin aşındırıldığı salgın döneminde dahi ticarette korumacı politikalara asla başvurmadıklarını kaydeden Erdoğan, “Özellikle yabancı sermaye düşmanlığı, yabancı düşmanlığı, antisemitizm, ırkçılık gibi çarpık zihniyetlerin toplumumuzda zemin bulmasına fırsat vermedik vermeyiz. Gerek ilgili bakanlıklarımız gerekse yatırım ofisimiz aracılığı ile yatırım camiası ile iletişim kanallarımızı açık tuttuk. Bunun yanında son 19 yıldır reform gündemimizden asla kopmadık. Şimdiye kadar karşılaştığımız sorunların üzerine nasıl çözüm odaklı gitmişsek bugün de aynısını yapıyoruz. Değişen şartlara ve ihtiyaçlara göre ekonomide, özgürlüklerde, hukuk ve adalette reform çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz. Kısa süre önce insan akları eylem planımız ile ekonomi reform paketimizi kamuoyunun taktirine sunduk. 2023’e giden süreçte ülkemizi darbe anayasasından kurtararak yeni ve sivil bir anayasaya kavuşturma niyetimizi ilan ettik. Yine bu dönemde Türkiye Uluslararası Doğrudan Yatırım Strateji Belgesini hazırladık. Böylece ülkemizin ihtiyaç duyduğu katma değerli yatırımları tanımladık. Bu yatırımları çekebilmek için kurumlarımıza düşen sorumlukları belirledik. Yakında belgemizi de milletimiz ve uluslararası yatırımcılarla paylaşacağız. Uluslararası doğrudan yatırımlardan ülkemizin yıllık aldığı payı orta vadede yüzde 50 oranında artırmak istiyoruz. Bu amaçla teşvik sistemimizi sadeleştirerek, yatırımcıların teşviklerden daha kolay yararlanmasını sağlayacağız. Yatırımları miktar olarak artırırken ülkemizin teknolojik dönüşümünü hızlandıracak, istihdam oluşturacak ve cari dengemize pozitif katkı sağlayacak projelere özel önem veriyoruz. Bilgi ve iletişim teknolojileri enerji ve lojistik başta olmak üzere belli alanlarda uluslararası yatırımcıları çekmeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.