15 Temmuz darbe girişiminin beşinci yılı nedeniyle Millete Sesleniş konuşması yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz gecesi yaşananların, kendi devletine, kendi halkına, kendi insanına silah doğrultan, masumların kanını döken hainlerin nasıl dünyanın en sefil yaratıklarına dönüşebileceğini gösterdiğini söyledi. Konuşmasına şehitleri anarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her birinin hikayesi ayrı bir destan olan şehitlerimiz, ‘gömelim gel seni tarihe desek sığmayacak’ kahramanlıkları ile bu millete kefen biçenlere hak ettikleri dersi vermişlerdir. Peygamberlikten sonraki en şerefli makama, Rabbimizin katında en yüksek mertebeye ulaşan şehitlerimize vefa borcumuzu geride bıraktıkları emanetlerine sahip çıkarak ödemenin gayreti içindeyiz. Erkeği ve kadınıyla, genci ve yaşlısıyla, öğrencisi ve hocasıyla, işvereni ve işçisiyle, memuru ve esnafıyla, velhasıl her yaştan, her meslekten, her kesimden insanı ile bu hayasızca akına gövdelerini siper ederek sokakları ve meydanları doldurarak, gördükleri her yerde darbecilerin önlerini keserek, yeri geldiğinde önlerine katıp kovalayarak, anadan, yardan, evlattan, serden geçerek verdikleri mücadele sırasında gazilikle şereflenen kardeşlerimize de en kalbi şükranlarımı sunuyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hakka tapan milletimizin istiklal aşkı, hür yaşamış bayrağımızın nazlı dalgalanışı, yurdumuzun üzerinde ebediyen inleyecek ezanlarımızın sesi şahidimiz olsun ki, ülkemize ve milletimize yapılan ihaneti asla unutmayacağız. Bu alçaklığın hesabını yakaladığımız, tespit ettiğimiz tüm hainlerden sorduk, sormaya devam edeceğiz. Öteki dünyada da bu iblis yoldaşlarının yakasına yapışacak, ruzi mahşerde peşlerini bırakmayacağız” ifadelerini kullandı.
“O gece, hainlerin nasıl dünyanın en sefil yaratıklarına dönüşebileceğini göstermiştir”
15 Temmuz 2016 Cuma günü akşam saatlerinde başlayıp, ertesi gün milletin ayakları altında çiğnenerek sona eren bu darbe girişiminin, tarihteki yerini bir ibret vesikası olarak aldığını söyleyen Erdoğan, “Nesiller boyunca milletimizin her bir ferdi, bu eşi benzeri olmayan ihaneti hatırladıkça istiklalimize ve istikbalimize daha sıkı sarılacaktır. Ülkemiz, cumhuriyet tarihi boyunca elbette pek çok darbeye, darbe girişimine, kalkışmaya, terör saldırısına maruz kalmıştır. Ama o gece yaşananlar bize kendi devletine, kendi halkına, kendi insanına silah doğrultan, masumların kanını döken bu hainlerin nasıl dünyanın en sefil yaratıklarına dönüşebileceğini göstermiştir. Esasen, milletleri millet yapan unsurlardan biri de tarihlerindeki bu tür acı ile canla kanla yoğrulmuş zaferlerdir. Bin yıllık vatanımızın dikensiz gül bahçesi olmadığını neredeyse her günümüzü mücadeleyle geçirdiğimizi biliyoruz. Dünyanın her ülkesinin ve toplumunun gözdesi bir coğrafyayı bin yıldır vatan kılmanın ve vatan olarak tutmanın bedelini ödüyoruz. Yakın çevremizde son 1-2 asırdır yaşananları gördüğümüzde bu bedelin karşılığını; birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşlerimizi, devletimizi, geleceğimizi kurtarmak olarak aldığımız bir gerçektir. Geride bıraktığımız 8 yılda farklı görünümler altında yaşadığımız saldırılar, vatanımıza sahip çıkma mücadelemizin sürüp gideceğine işaret ediyor. PKK’sından DEAŞ’ına ve FETÖ’süne kadar envai kılıktaki terör örgütleri üzerinden tedavüle sürülen senaryoların amacı ülkemize diz çöktürmek, milletimizi esir etmek, topraklarımızı yağmalamaktır. Türkiye’ye karşı içinde bulunduğumuz her uluslararası platformda sergilenen çifte standart aynı senaryonun bir diğer boyutudur. Binlerce, on binlerce kilometre öteden terörle mücadele bahanesi ile gelip, gönül coğrafyamızı kana ve gözyaşına bulayanlar, milyonlarca insanın geleceklerini karartanlar, Türkiye’yi aynı akıbete ortak edememenin öfkesi içindedir. Kendi güvenlikleri ve konforları için ülkemizi kalkan olarak kullandıklarını sananlar, aslında bizim büyük bir medeniyet ve tarih mirasına sahip çıktığımızı anlamıyorlar, anlayamıyorlar. Bölgemizde barışı, huzuru, istikrarı, güvenliği sağlamak için gösterdiğimiz gayretler ve yaptığımız fedakarlıklar, esasen büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolunda giderek güçlenen uyanışın ayak sesleridir” şeklinde konuştu.
“İhlaslı ve hakkaniyetle duruşla kardeşlerimizin yanında olacağız”
Gezi olayları ile sosyal çatlaklar oluşturmaya çalışanların aslında milletin bünyesine birlik ve beraberlik aşısı yaptıklarını göremediklerini ifade eden Erdoğan, “Darbe girişimleri ile millet iradesini ortadan kaldırmak suretiyle devletimize el koymak isteyenler, binlerce yıllık geleneğin son halkasını daha da perçinlediklerini fark edemediler. Terör örgütlerini kullanarak topraklarımızı tehdit edenler, bu yaptıkları ile aslında kardeşliğimizi pekiştirdiklerini anlayamadılar. Doğudan batıya, kuzeyden güneye her istikamette ülkemizi derin, tarihi ve kültürel ilişkilere sahip olduğu coğrafyalardan kopartmaya kalkanlar, çok daha sağlam gönül bağları kurmamıza vesile olduklarının farkına varamadılar. Bizim sadece tüm insanlık adına dile getirdiğimiz hak ve adalet taleplerini kendilerininki gibi siyasi riyakarlık olarak görenler, mazlumların sesi, soluğu, umudu haline gelmemizin sırrını kavrayamadılar. Tıpkı 15 Temmuz gecesi milletimizin nasıl olup da dünyanın en modern savaş araçlarını çıplak elleri ile durdurduğunu anlayamadıkları gibi, ülkemizin diğer hususlardaki duruşunun sebebini de çözemediler. Halbuki biz sadece kendimiz için ne istiyorsak, tüm coğrafyamız için, dostlarımız için, insanlık için de aynısını istiyoruz. Bunu başka niyetlerimizi gizlemek için değil, samimiyetle yaptığımız için de gittiğimiz her yerde hüsnükabul görüyor, el üstünde tutuluyoruz. Dün Suriye’de bunu yaptık, Libya’da, Karabağ’da bunu yaptık, yarın da inşallah Afganistan’da ve başka yerlerde aynı ihlaslı ve hakkaniyetle duruşla kardeşlerimizin yanında olacağız. 15 Temmuz sadece ülkemizde kendi istiklalimize ve istikbalimize sahip çıkmanın değil, aynı zamanda bu büyük vizyonun da sembolüdür. Tabi her husus gibi bu gerçekleri de görmek isteyen gözler, duymak isteyen kulaklar, konuşmak isteyen diller, kavramak isteyen zihinler, sevinçle çarpmak isteyen kalpler, umutla dolmak isteyen gönüller için geçerlidir. Hamdolsun, milletimiz bizi anlıyor, bize istikamet gösteriyor, bizimle birlikte yürüyor. İşte bunun için ülkemizi esir almaya çalışanlara bir asır önce olduğu gibi ‘Türkiye geçilmez’ diyoruz, işte bunun için milletimize karşı sinsi niyetler besleyen muhterislere ‘başaramayacaksınız’ diyoruz, dün başaramadılar, bugün başaramadılar, yarın da inşallah başaramayacak, büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasına engel olamayacaklar. Varsın kim kiminle yürürse yürüsün, bizim yoldaşımız milletimizdir, bizim yoldaşımız Malazgirt’ten İstanbul’un Fethi’ne, Çanakkale’den İstiklal Harbi’ne, Kıbrıs Çıkarması'ndan 15 Temmuz’a tüm şehitlerimizdir. Bizim yoldaşımız, her biri dünyaya bedel mücadele azmi ile dolu gazilerimizdir, bizim yoldaşımız ak sakallı dedelerimizin, beyaz tülbentli ninelerimizin gözyaşları içinde ettikleri dualardır, bizim yoldaşımız dünyanın dört bir yanında kalbini ve gözlerini bize dikmiş mazlumların umutlarıdır, bizim yoldaşımız kendileri ve ülkeleri için kalpleri kıpır kıpır heyecan dolu, proje dolu, istikametlerini 2053’e çevirmiş gençlerimizdir, çocuklarımızdır, gerisi lafı güzaftır. Hani Arşimet ‘bana bir kaldıraç verin dünyayı yerinden oynatayım’ diyor ya, biz de diyoruz ki, işte bu büyük milletle dünyayı da yerinden oynatırız, cihana da hükmederiz, evrene de sesimizi duyururuz. Rabbim bizleri bir daha 15 Temmuz gibi ihanetlerle imtihan etmesin, Rabbim ülkemizi ve milletimizi muhafaza eylesin, Rabbim her işimizi kolay kılsın, her gayretimizi hedefine ulaştırsın” diye konuştu.
Erdoğan konuşmasının sonunda kurban bayramını tebrik etti.