1915 olaylarıyla ilgili 'soykırım' nitelemesi uluslararası hukuka ters düşüyor

Uluslararası hukukta soykırım tanımlaması için temel alınan Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesi'nin maddeleri ile dönemin tarihi gerçekleri incelendiğinde, Ermeni iddialarının aksine 1915 olaylarının "soykırım" olarak nitelendirilemeyeceği görülüyor.

YEREL 25.04.2021, 14:43
1915 olaylarıyla ilgili 'soykırım' nitelemesi uluslararası hukuka ters düşüyor

Ermenilerin, büyük tahribat yaratan Birinci Dünya Savaşı'nın zor koşulları altında ayakta durmaya çalışan Osmanlı Devleti'nin kendilerine yönelik "soykırım" uyguladığı iddiaları, 1915'ten çok sonra, 1960'lı yıllarda ortaya çıkmaya başladı.

Sovyetler Birliği ve Batılı ülkelerin desteğiyle özellikle Ermeni diasporasının yürüttüğü organize bir propaganda kampanyasıyla bu yıllarda Ermeniler, 1915'te yerlerinin değiştirilmesine neden olan şiddet eylemleri ve silahlı isyanlarını yok sayarcasına Osmanlı'nın kendilerine yönelik "soykırım" suçu işlediği söylemini yaymaya başladı.

Moskova, Kars ve Lozan Barış Antlaşması

Ermenistan'ın Sovyetler Birliği tarafından ilhakının ardından 1921 yılında imzalanan Moskova Antlaşması, Misakımilli sınırlarını onayladı ve Nahçivan'a özel statü verdi. Halen yürürlükte olan bu antlaşmaya ilaveten, yine aynı yıl Türkiye ile Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan Arasında Dostluk Antlaşması (Kars Antlaşması) imzalandı.

Özellikle Kars Antlaşması'nın 15. maddesi, taraflar arasında savaş nedeniyle işlenen cinayet ve cürümler için "tam bir genel af" ilan etmesi nedeniyle büyük önem taşıyor.

1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması'nda da tüm taraf devletlerin "1 Ağustos 1914 ve 6 Haziran 1924 tarihi arasındaki süre içinde savaş eylemleri, el koyma, müsadere veya kullanım önlemleri yüzünden doğan, kayıp, zarar ve ziyanlar nedeniyle her türlü tazminat taleplerinden, karşılıklı olarak vazgeçmişlerdir" maddesi de savaş dönemini sonlandıran hukuki çerçevenin temelini oluşturuyor.

"Soykırım Sözleşmesi"

Bazı Ermeni çevrelerin 1960'lı yıllarda "soykırım" söylemini gündeme getirmesindeki temel neden, 1948 tarihli BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nden faydalanma çabası olarak değerlendiriliyor.

Soykırım hukukunun temelini oluşturan ve 1951'de yürürlüğe giren uluslararası anlaşma niteliğindeki sözleşme, bir ceza kanunu niteliği taşımıyor.

Sözleşme, taraf ülkelerin soykırım suçunu ulusal mevzuatlarında suç saymalarını gerektiriyor ve işlenen suçları kovuşturma yükümlülüğünü getiriyor.

Türkiye'nin 1950'de onayladığı sözleşme uyarınca devletler savaş ya da barış zamanında işlenen soykırımın uluslararası hukuka göre suç olduğunu kabul ediyor.

Sözleşme, temel olarak "gelecekte soykırım faaliyetlerini" engellemeyi hedeflemekle beraber, yürürlük tarihinden önce gerçekleşmiş olaylar sözleşmenin uygulama alanı dışında kalıyor.

Soykırım suçunu tanımlamak için sözleşmenin 2. maddesi şu hususları içeriyor:

"Ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur: a) Gruba mensup olanların öldürülmesi b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi; c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak; e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek."

Sözleşmede soykırım tanımını koymak için "kasıt ve saik" ifadeleri de önemli rol oynuyor. Soykırım denmesi için soykırım eyleminin ulusal, etnik, ırksal veya dinsel gruptan birini "kısmen ya da tamamen yok etme iradesiyle" işlenmesi gerekiyor.

Diğer taraftan, suçun saiki ya da amacının tespiti önem taşıyor. Dört gruptan birini, "başkaca bir neden olmadan, sadece o grup olması nedeniyle yok etme amacı" taşıyan eylemler soykırım olarak tanımlanabiliyor.

Hukuki boyuttan yoksun Ermeni iddiaları

Osmanlı'nın "soykırım" yapmak istediğine yönelik kasıt, plan, örgütlenme ya da açık beyanatı bulunmadığı için, Ermeniler iddialarını 2. maddenin "Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek" fıkrasına dayandırmaya çalışıyor.

Ermeni iddialarının savunucuları, Osmanlı Devleti'nin 1915 Sevk ve İskan Kanunu çerçevesinde savaş bölgesindeki ve ikmal yollarındaki Ermenilerin sevk ve iskana tabi tutulması kararıyla "Ermenileri yok edecek şartlar dayattığı" tezini öne sürüyor.

Ancak savaş koşulları sırasında hızlı bir şekilde tehcir kararını onaylan dönemin İçişleri Bakanı Talat Paşa'nın, gerekli yasayı çıkardığında "sevk sırasında istirahat, can ve mal güvenliklerinin temini, göç ödeneğinden gıdaların sağlanması, iskan için gerekli arazi tahsisi, konut inşası, geride bırakılan değerlerin bedelinin ödenmesi" gibi detaylara yer verdiği görülüyor. Bununla beraber arşivlere yansıyan birçok düzenleme de Osmanlı'nın sevk sırasında zayiatı asgari düzeye düşürmek için tedbir almaya çalıştığına işaret ediyor.

Öte yandan, hayat kaybının önemli bir bölümünün Ermeni konvoyları korumak için yetersiz asker sayısı, iklim koşulları, gıda tedarik sıkıntısı ve salgın hastalıklar gibi doğal nedenlerle gerçekleştiği görülüyor.

Aynı zamanda, dönemin hükümetinin, sevk sırasında Ermenilere saldıran ya da görevini yerine getirmeyen ya da yetkilerini kötüye kullanan kişileri yargılaması da hükümetin kasıtlı olarak "Ermenileri yok edecek şartlar dayattığı" tezini açık bir şekilde çürütüyor.

Sözleşmenin "kısmen veya tamamen" ibaresi açısından değerlendirildiğinde ise Osmanlı'nın güvenlik nedeniyle sevk ve iskan kararını aldığını, sadece savaş bölgesindeki ve ikmal yollarındaki Ermenileri sevk ettiği görülüyor. Karardan üç büyük vilayet, İstanbul, Edirne ve İzmir'deki Ermenilerin muaf tutulması, Osmanlı'nın "bir grubu ortadan kaldırmayı" amaçlamadığını gösteriyor.

"Saik" açısından bakıldığında ise sözleşmedeki "dört gruptan birini, başkaca bir neden olmadan, sadece o grup olması nedeniyle yok etme amacı" ifadesinin ele alınması gerekiyor. Bu çerçevede, soykırım tanımlaması için "ırkçı nefretle" hareket edilmesi ve başka bir saik bulunmaması gerekiyor.

Ermeniler, bu dönemde siyasi hedeflerini gerçekleştirmek için başvurdukları şiddet ve isyanı yok sayarak, kendilerinin ırkçı saikle "etnik grup" olduğu için yok edildiğini savunuyor. Esasen tarihi gerçekler, Ermenilerin sözleşmedeki dört gruptan biri olmadığını ve "siyasi grup" olarak hareket ettiğini gösteriyor.

Osmanlı'da "millet-i sadıka" olarak adlandırılan ve büyükelçi ile dışişleri bakanı dahil en üst kademelerde görev alan Ermenilere karşı ırkçı bir tutum bulunmadığı gözlemleniyor. Osmanlı'nın ırkçı nefret yerine bağımsızlık hedefine ulaşmak için isyan çıkaran, düşman ordusuyla iş birliği yapan ve savunmasız Müslüman halkına saldıran Ermenileri tehcir etme kararı aldığı görülüyor.

Uluslararası mahkeme kararı

Sözleşme uyarınca bir olayın soykırım olarak tanımlanabilmesi için aynı zamanda yetkili bir uluslararası mahkemenin kararı gerekiyor.

1915 olaylarını "soykırım" olarak tanımlayan herhangi bir uluslararası ceza mahkemesi kararı ise bulunmuyor.

Aksine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (2013, 2015, 2017), Fransa Anayasa Konseyi (2012, 2016, 2017) ve bu yıl Belçika Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar, 1915 olaylarının "soykırım" kapsamına girmediğine hükmediyor.

Tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda, 1915 olaylarını "soykırım" olarak nitelendirme kararının esasen uluslararası hukuk kurallarını ihlal ettiğine işaret ediyor.

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
5
kısa süreli hafif yoğunluklu yağmur
Günün Anketi Tümü
FENERBAHÇE BAŞKANI SİZCE KİM OLMALI?
Namaz Vakti 11 Mayıs 2025
İmsak 06:49
Güneş 08:21
Öğle 13:10
İkindi 15:29
Akşam 17:49
Yatsı 19:16
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 86
2. Fenerbahçe 33 78
3. Samsunspor 33 57
4. Beşiktaş 32 55
5. Başakşehir 33 51
6. Eyüpspor 34 50
7. Göztepe 32 46
8. Trabzonspor 33 46
9. Kasımpaşa 33 46
10. Konyaspor 34 46
11. Antalyaspor 32 43
12. Gaziantep FK 33 42
13. Kayserispor 32 41
14. Rizespor 33 40
15. Alanyaspor 33 38
16. Bodrum FK 33 35
17. Sivasspor 34 35
18. Hatayspor 32 19
19. A.Demirspor 32 -2
Takımlar O P
1. Kocaelispor 38 72
2. Gençlerbirliği 38 68
3. Karagümrük 38 66
4. İstanbulspor 38 64
5. Bandırmaspor 38 64
6. Erzurumspor 38 64
7. Boluspor 38 61
8. Iğdır FK 38 58
9. Amed Sportif 38 57
10. Ahlatçı Çorum FK 38 54
11. Ümraniye 38 53
12. Esenler Erokspor 38 52
13. Sakaryaspor 38 51
14. Keçiörengücü 38 51
15. Manisa FK 38 48
16. Pendikspor 38 48
17. Ankaragücü 38 48
18. Şanlıurfaspor 38 40
19. Adanaspor 38 30
20. Yeni Malatyaspor 38 -21
Takımlar O P
1. Liverpool 36 83
2. Arsenal 36 68
3. Newcastle 36 66
4. M.City 36 65
5. Chelsea 36 63
6. Aston Villa 36 63
7. N. Forest 36 62
8. Brentford 36 55
9. Brighton 36 55
10. Bournemouth 36 53
11. Fulham 36 51
12. C.Palace 36 49
13. Everton 36 42
14. Wolves 36 41
15. West Ham United 36 40
16. M. United 36 39
17. Tottenham 36 38
18. Ipswich Town 36 22
19. Leicester City 36 22
20. Southampton 36 12
Takımlar O P
1. Barcelona 35 82
2. Real Madrid 35 75
3. Atletico Madrid 35 70
4. Athletic Bilbao 34 61
5. Villarreal 35 61
6. Real Betis 34 57
7. Celta Vigo 35 49
8. Rayo Vallecano 35 47
9. Mallorca 35 47
10. Valencia 35 45
11. Osasuna 34 44
12. Real Sociedad 35 43
13. Getafe 35 39
14. Espanyol 35 39
15. Sevilla 35 38
16. Girona 35 38
17. Alaves 34 35
18. Leganes 35 34
19. Las Palmas 35 32
20. Real Valladolid 35 16