Diyarbakır, Zerzevan Kalesi, Mithras Tapınağı (1)

Covid-19 hayatımızı dünyada cehenneme çevirmemişti henüz, 2019 Kasım'ıydı, eşim Sühendan'la birlikte Diyarbakır'a gittik...

Diyarbakır 02.08.2021, 22:46
Diyarbakır, Zerzevan Kalesi, Mithras Tapınağı (1)

En son 2005 yılında görmüştük kenti; bu defa karşılaştığımız akıl almaz büyüklüğe ulaşmış, genişliği Avrupa'dakilerle kıyaslanacak bulvarlarla donatılmış, ünlü kalesinin çevresi temizlenip yeşillendirilmiş, tarihi yapıları restore edilmiş ya da edilmekte, eski hanları restoran/café'lere dönüşmüş, dünyanın önde gelen otel zincirlerinin hepsinin gelip yerleştiği, modern bir kentti. Ancak içkin gerginliği hissetmemek imkânsızdı!
Bu yazımda siyasete pek ilişmek istemiyorum ama yine de zorunlu olarak ufak tefek bazı atıflar yapacağım; gündelik hayatın gerçekleri! 9.000 yıllık tarihiyle, defalarca farklı beylikler, devletler, sultanlıklar, imparatorluklar arasında el değiştirmiş; Kürtlerin kendi ülkelerinin başkenti bildiği "Amed" kenti burası. Yani "güneşin en berrak doğduğu yer!"

Vahe Katcha'nın romanından Julien Sibre'in tiyatroya uyguladığı ve bizzat sahneye koyduğu, 2011 yılında Fransa'da hem "Özel Tiyatrolarda En Başarılı Uygulama" hem de "En Başarılı Yönetmen" dallarında en büyük ödül olan "Molière Ödülleri"ne layık görülmüş "Le Repas des fauves" oyunu, benim yaptığım çeviriyle Diyarbakır Devlet Tiyatrosunda Kasım 2019'da sahnelenecekti. Sahneye koyan usta oyuncu-yönetmen Saydam Yeniay'dı. Biz de oyunun son genel provasında ve ilk gecesinde bulunmak üzere Diyarbakır'a gitmiştik.
Bu ziyaretimizle ilgili olarak, önce bizler için çok anlamlı ve unutulmaz birkaç noktaya değinmeliyim.

- Oyun mükemmel şekilde, tam da benim hayal ettiğim gibi sahnelenmişti. Saydam kardeşime buradan bir kez daha teşekkürler...

- Aynı şekilde, o gerilimli oyunun tüm tınılarını seyirciye aktararak rollerini büyük başarıyla oynayan DT sanatçılarına tekrar teşekkürler...

- Saydam Yeniay'ı Diyarbakır'da tanımayan yok. Okumuş, eğitimli zümreden bahsediyorum elbette. Bunun nedeni, çok uzun yıllar önce, sınavını kazanıp Devlet Tiyatrolarında çalışmaya başladığında, kurallar gereği, benim neslimin eskiden "Şark Hizmeti" dediği uygulama kapsamında beş yıllığına bir taşra kentine, Diyarbakır'a tayin edilmiş olmasıyla başlayan hikâyesi. Ama sonunda 10 yıl kalmış kentte. Bunun nedeniyse kendisinden birkaç yıl sonra aynı şekilde, çaylak oyuncu olarak Diyarbakır'a gelen Seray Gözler'e aşık olması ve karşılık bulması! (Şimdilerde, Afife Jale ve İsmet Küntay ödülleri sahibi, harika oyuncumuz Seray ve oğulları Ege'yle mutlu-mesut hayatları İstanbul'da, DT sanatçıları olarak devam ediyor.)

İlk geldiğinde Diyarbakır DT'nin kuruluş zamanıymış, gerek oyuncu gerek yönetmen gerekse yapılaşma konusunda çok katkısı olmuş; kentlilerle çok yakınlık kurmuş. O zamanın gençleri, günümüzün orta yaşlıları, Diyarbakır'ın akademisyenleri, hekimleri, yazarları ve diğerleri, kaldığımız otelin sahibi hatta görevlileri, kimle konuştuysak, "Saydam Ağabey geri geldi" dedi bize!

- Diyarbakırlılar müthiş yardımsever ve sıcak kanlı insanlar. Biraz ilgi gösterip hal hatır sorunca öyle açılıyorlar ki sohbet uzayıp gidiyor.

Adres sorduğun birisi seni arabasıyla götürüp hedefine bırakıyor; biraz derdini dinlersen taksi şoförü para almamaya kalkışıyor.

- Her taraf sayısız restoran, kebapçı, çay bahçesi, café dolu.

- Kent çok yaygın, arabasız dolaşmak neredeyse imkânsız.

- Köşe başlarına yerleştirilmiş kurşun geçirmez zırhlı kabinler ve sağda solda park etmiş TOMA'lar, sokak içlerinde kaldırım kenarlarına art arda dizilmiş beyaz SUV'ler olmasa çok huzurlu bir kentte olduğunuzu zannedebilirsiniz!

- Gençler de dahil kentliler kültür ve sanatla çok ilgili. HDP'nin boykot çağrısına karşın Devlet Tiyatrolarının sahneleri her gece kapalı gişe oynuyor.

- Kentte çok sayıda yazar, sanatçı, tarihçi, hekim, Dicle Üniversitesinde görevli akademisyen ve öğrenci yaşıyor, kültür hayatına büyük katkı yapıyor. Üniversite bünyesinde 15 Fakülte, 12 Meslek Yüksekokulu, 4 Yüksekokul, 1 Konservatuvar, 4 Enstitü, 30 Uygulama ve Araştırma Merkezi, ayrıca Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Onkoloji Hastanesi, Çocuk Hastanesi, Acil Travmatoloji Kompleksi, Yanık Merkezi, Ortadoğunun en büyük Kalp Hastanesi, Bilim ve Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (DÜBTAM) ve Dicle Teknokent yer alıyor; 30.000 öğrenci, 3.600 akademik ve idari personele sahip.

- Yerel pek çok otel dışında, yukarıda da belirttiğim gibi sayısız büyük otel zinciri yerleşmiş kente; Divan, Hilton, Radisson Blu, Novotel, Prestige, Ramada by Wyndham, Plaza, Green Park, Sürmeli dahil.

Ve işte bunu tiyatrocu dilinde bize sufle verilmiş olarak alalım, asıl konumuza geçelim: Diyarbakır'da nasıl oluyor da bu kadar çok otel bulunuyor?

Bunun cevabı, ister inanın ister inanmayın, Zerzevan Kalesi ve Mithras Tapınağı'nın mevcudiyeti! 2020 yılında, pandemiye rağmen, sırf bu kalıntıları ziyaret etmek üzere 500.000'e yakın turist gelmiş Diyarbakır'a. Pandemi olmasaydı bir milyon kişi bekleniyormuş geçen yıl.

Diyarbakır'a gelmeden önce Saydam Yeniay'a danışmış, DT'nin turneye gelen ekipleri için New Garden Hotel'i kullandığını ve kendisinin de orada konakladığını öğrenmiş, ben de aynı otelde rezervasyon yapmıştım.

Her yönüyle, merkezi konumuyla, mimarisiyle, servisiyle, güler yüzlü personeliyle çok memnun kaldık otelden. Tek pişmanlık duyduğumuz konu, bir iki gün önceden gelmemiş olmamız. Gelseymişiz Saydam ve arkadaşlarıyla birlikte Zerzevan Kalesi ve Mithras Tapınağını, bizzat kazıları yöneten Doç. Dr. Aytaç Coşkun rehberliğinde ziyaret imkânımız olacakmış. Ama oyunumun ilk gecesinde tanıştığım Aytaç Hocanın sözü var, ne zaman tekrar gidebilirsek onun eşliğinde bu ziyareti yapabileceğiz.

Şimdi efendim, önce uzun süren bir kahvaltıda Saydam Yeniay'dan dinlediğim, o geceki tanışmamızda da Aytaç Hocanın kendisinden bazı ilave ayrıntılarını sorup öğrendiğim asıl hikâyemize gelelim:

AÜ Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü mezunu, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsünden Yüksek Lisans ve Doktoralı genç akademisyen Aytaç Coşkun, Yüksek Lisansını yaparken, Güneydoğu Anadolu'da böyle bir kale olabileceğine dair bazı bilgiler geçiyor eline. Merak ediyor. YÖK'e başvurup, kendisinin Araştırma Görevlisi olarak Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümüne atanmasını sağlıyor. 2005'te görevine başlıyor. Boş zamanlarında Diyarbakır ve civarında kalenin bulunabileceği bölgeleri dağ-taş, dere-tepe dolaşmaya koyuluyor. Yok, yok, yok!

Derken bir gün Çınar ilçesinde dolanırken dikenli tellerle çevrelenmiş bir bölgeye geliyor ve burasının askeri bölge olduğunu anlıyor. Gidiyor nizamiyeye, kendini tanıtıyor ve komutanıyla görüşmek istediğini söylüyor nöbetçi askere; ve sonunda komutanın karşısında, bölgeyi dolaşmak için izin istiyor. Alıyor izni ve birkaç gün dağları tepeleri arşınladıktan sonra, zar zor tırmandığı 700 metre yükseklikteki bir tepenin zirvesinde kimsenin adını bile hatırlamadığı Zerzevan Kalesi'nin topraktan dışarı fışkırmış bir burcunun kalıntısına rastlıyor. Arkeolog gözüyle çok büyük bir tarihi bir kalıntının üstünde durduğunu anlaması pek de zor olmuyor Aytaç Hocanın. Tarih boyu dünyanın tüm arkeologları böyle bir yer keşfetme umuduyla yaşamıştır. Nasip, kader, sebat, azim, öngörü, merak; siz hangisine inanıyorsanız öyle olsun!

Aytaç Hoca'nın sonraki iki yılı o tepenin askeri bölge niteliğini kaldırtmak ve askeriyenin orayı terk edip Turizm ve Kültür Bakanlığına devretmesi uğraşıyla geçecek; başarılı olacak; ve günümüzde Diyarbakır'ın uluslararası bir ziyaret kenti haline gelmesinin yolunu açacaktır.

Hani, benim pek sevdiğim sözlerde ifadesini bulduğu gibi:

"Teşebbüs eden tesadüf eder, hatta isabet eder."

Roma İmparatorluğu zamanında inşa edilen Zerzevan Kalesi'ne yönelik arkeolojik çalışmalar 2014 yılında başlar; o muazzam kale ortaya çıkarılır; dört yıl sonra ise içinde yer alan Mithras Tapınağı bulunur.

Bugün kazılar neredeyse kesintisiz olarak devam etmekte. Yılda 12 ay çalışmaların sürdürülebildiği nadir kazı alanlarından birisi Zerzevan. Buna rağmen Aytaç Hoca, tamamının ortaya çıkarılması için en az 50 yılın gerekli olduğunu söylüyor.

Zerzevan adı Kürtçe altın anlamına gelen "zerv"den mi yoksa Zerdüştlükte Zaman Tanrısı "zurvan/zrvan"dan mı geliyor, bilinmiyor. Hocanın anlattıklarına kulak verdiğimizde ise, şu ana kadar elde edilen bulgulara dayanarak, Zerzevan Kalesi zaman çizgisinin şöyle olduğunu öğreniyoruz:

- Tarihteki varlığı Asurlular dönemine (MÖ 800-600'lar) dayanmakta.

- Persler döneminde (MÖ 550-330) Kral Yolu güzergâhında bir karakol.

- Roma İmparatorluğunun Severuslar döneminin sonlarına doğru (MS 198-235), İmparatorluğun doğudaki sınırının en uç noktasını koruyan, gerçek askeri yerleşim, bir garnizon inşa edilmiş.
- Anastasios (MS 491-528) ve Justinianos (MS 527-565) döneminde yapılar onarılarak günümüzde bilinen Zerzevan Kalesi yerleşkesine dönüştürülmüş ve 400 yıl boyunca aktif olarak kullanılmış. Hangi Roma lejyonunun burada görevli olduğu bilinmese de, aşağı yukarı 1.200 asker ve onların hizmetindeki 400 sivilden oluştuğu anlaşılmış.

- Kale, yeraltı ve yer üstünde olmak üzere iki katlı. Yeraltı katının çoğu kayalar oyularak inşa edilmiş barış zamanında yiyecek deposu, at ahırları, kesim hayvanlarının muhafazası amacıyla kullanılıyormuş. Savaş zamanında ise etrafındaki ovada yaşayan, tarımla ve hayvancılıkla uğraşan binlerce kişi için sığınak görevi görüyormuş. 3-19 metre derinlikte 54 sarnıcı var ve hepsi ya yer üstünden ya da yer altından birbirine bağlı. 24 metre derinlikteki ana sarnıcın su kapasitesi 4.000 ton; diğer sarnıçlara su dağıtımı buradan yapılıyormuş. Bu sarnıç, toplamı 8,5 km uzunlukta bir yeraltı su kanalıyla civardaki su kaynaklarından beslenmekteymiş. 

- Kale M.S. 639'da ise İslam ordularının eline geçecek ve terk edilerek kendi kaderine teslim edilecektir.

- Ta ki 1890'da kim oldukları belirsiz bir aile, ne hikmetse (benim bir teorim var!) gelip burada 17 hanelik bir köy kurana kadar!

- Bu köy 1967 yılına kadar yerinde varlığını devam ettirecek, o yıl aşağı ovaya nakledecek ve...

- Arkeolog Dr. Aytaç Coşkun'un, bu terk edilen alanın Zerzevan Kalesi yerleşkesi olduğunu keşfedip tarihini yeniden yazmaya başlamasına kadar bekleyecektir.
Yönetmenim Saydam Yeniay, varlığını duyduğu Kaleyi gezmek istemiş. Arkadaşları, "Öyle elini kolunu sallayarak gidemezsin, izin gerekli. Orada kazıları yürüten Aytaç Hoca arkadaşımız. Biz haber verelim, birlikte gidelim, bizi gezdirir özel olarak" demişler, devamını da anlatmışlar:

"Hoca, Mitra Tapınağı'nın 'Koruyucu Muhafızı' olarak tanınıyor bölgede. Konu ne zaman açılsa, Hoca lafı geçiştirmeye çalışır, yok aslı bunun falan der ama çevredeki insanlar öyle olduğunda ısrarlı. Garip bir durum var ortada aslında. Hoca kazılara kaç yıldır devam ederken ortada hiçbir şey yokmuş, ama ne zaman Tapınağa rast gelmiş ve bu çevrede duyulmuş, birden etraftaki köylerden bir sürü adam çıkmış ortaya. Hocaya gelip, elini öpmeye davranıyorlarmış.

'Bizler Mitra tarikatından gelenlerin çocuklarıyız. Tapınağın varlığı nesilden nesile anlatılarak bugünlere kadar gelindi, korunmak için bizlere emanet edildi. Günün birinde ortaya çıkarılacağı, bulan kişinin bizlerin piri olduğu ve ona biat etmemiz gerektiği öğretildi bizlere. Biz civarın emniyetini sağlayacağız bundan böyle. Sizden izin çıkmadan kimseyi içeri sokmayacağız,' demişler. Öyle bir hal almış ki durum, bölge bu adamlarını ve onları gözleyen MİT mensuplarıyla dolu. Binlerce yabancı geliyor ziyarete, her birinin pasaportu kapıları tutan bu bekçiler tarafından Aytaç Hoca'ya iletiliyor, onayı alınıyor ve içeri girmelerine izin veriliyor."

* * *
Değerli okuyucularım, naklettiğim bu satırları okuduktan sonra, 1890 yılında durup dururken buraya gelen ve 17 hanelik bir köy kuran, kim oldukları belirsiz bir ailenin Mithras tarikatına mensup, tapınağı korumakla görevli bir aile olabileceğine ve sonra da aynı aile soyundan gelenlerin de indikleri vadiden gelip Aytaç Hoca'nın karşısına çıkmış olabileceğini siz de benim gibi düşünmez misiniz?

Hikâyenin gerisini merak edenleri haftaya bu sütuna beklerim... (T24)

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
5
kısa süreli hafif yoğunluklu yağmur
Günün Anketi Tümü
En çok hangi sosyal ağ sitelerini kullanıyorsunuz?
Namaz Vakti 15 Nisan 2025
İmsak 06:49
Güneş 08:21
Öğle 13:10
İkindi 15:29
Akşam 17:49
Yatsı 19:16
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 29 74
2. Fenerbahçe 29 71
3. Samsunspor 30 51
4. Eyüpspor 30 50
5. Beşiktaş 29 48
6. Başakşehir 29 45
7. Gaziantep FK 29 42
8. Antalyaspor 30 40
9. Trabzonspor 29 39
10. Göztepe 29 39
11. Kasımpaşa 30 39
12. Konyaspor 30 37
13. Kayserispor 29 36
14. Bodrum FK 30 34
15. Rizespor 29 34
16. Sivasspor 30 31
17. Alanyaspor 29 31
18. Hatayspor 29 19
19. A.Demirspor 29 -2
Takımlar O P
1. Kocaelispor 34 69
2. Karagümrük 34 60
3. Erzurumspor 34 58
4. Gençlerbirliği 34 58
5. Bandırmaspor 34 56
6. İstanbulspor 34 52
7. Keçiörengücü 34 51
8. Ahlatçı Çorum FK 34 51
9. Amed Sportif 34 51
10. Boluspor 34 49
11. Iğdır FK 34 49
12. Esenler Erokspor 34 49
13. Ümraniye 34 47
14. Pendikspor 34 45
15. Sakaryaspor 34 45
16. Ankaragücü 34 39
17. Manisa FK 34 38
18. Şanlıurfaspor 34 37
19. Adanaspor 34 27
20. Yeni Malatyaspor 34 -21
Takımlar O P
1. Liverpool 32 76
2. Arsenal 32 63
3. Nottingham Forest 32 57
4. Newcastle 31 56
5. M.City 32 55
6. Chelsea 32 54
7. Aston Villa 32 54
8. Bournemouth 32 48
9. Fulham 32 48
10. Brighton 32 48
11. Brentford 32 43
12. Crystal Palace 31 43
13. Everton 32 38
14. M. United 32 38
15. Tottenham 32 37
16. Wolves 32 35
17. West Ham United 32 35
18. Ipswich Town 32 21
19. Leicester City 32 18
20. Southampton 32 10
Takımlar O P
1. Barcelona 31 70
2. Real Madrid 31 66
3. Atletico Madrid 31 63
4. Athletic Bilbao 31 57
5. Villarreal 30 51
6. Real Betis 31 48
7. Celta Vigo 31 43
8. Mallorca 31 43
9. Real Sociedad 31 41
10. Rayo Vallecano 31 40
11. Getafe 31 39
12. Osasuna 31 38
13. Valencia 31 37
14. Sevilla 31 36
15. Espanyol 30 35
16. Girona 31 34
17. Deportivo Alaves 31 30
18. Las Palmas 31 29
19. Leganes 31 28
20. Real Valladolid 31 16