Sonsuz Şükran Köyü’nde gazetecilere açıklamalarda bulunan İpekçi, uzun zamandır gelemediği Sonsuz Şükran Köyü’nde bundan böyle daha çok sık kalacağını söyledi. Bir vazife nedeniyle öğretmen olarak 2 sene Hollanda'da kaldığını ifade eden Cemil İpekçi, "Ondan sonra da hemen pandemi çıktı, 1,5-2 sene de o, 4 sene. Ondan evvel de bazı projelerim vardı. Tabii ki o projeleri de yapmak mecburiyetindeydim. Onun için gelemedik. Artık kararı verdik, buradaki ev de bitti çünkü tamamen. İnşallah eşyalarım da geldi, yerleşecek. Bundan sonra daha sık burada olacağım Allah nasip ederse. Çünkü biz Bektaşiler deriz ki; hani 'kullar program yapar Rabbim gülermiş yukarıda', onun için çok program yapmıyorum, bu yunus Emre’nin buraya ağacının dikilişi bile tesadüf değil bence. Bir Yunus Emre aşığı olarak tam benim geldiğim anda dikilmesi bile bir mesajdı. Allah nasip ederse burada daha çok olacağım herhalde” şeklinde konuştu.
"Burada Allah’a daha yakın hissediyorum kendimi"
Sonsuz Şükran Köyü’nün ilk kurulduğu günden bu yana geldiği noktayı da mukayese eden İpekçi, köye ilk geldiğinde kerpiç evlerin inşaatında da çalıştığını hatırlatarak, “Ben ilk geldiğimde hatırlarsınız böyle kerpiçleri ayaklarımızı basarak yapıyorduk. Hatta bir eşek vermişlerdi, eşek arabasıyla dolaşmıştım ‘karanfil’ adlı bir eşek. Çok da keyifliydi ve tek bir ağaç bile yoktu. Burası çorak bir yerdi. İlk başlayan evlerden biriydi benimki de. Şu anda tabii ki artık bir köy olmuş, yani oturanlarıyla, meyveleriyle, her şeyi ile beraber bir köy oluşmuş. En önemlisi de galiba ben buna da inanırım; galiba bu topraklar sevdiğini alıyor, sevmediğini almıyor. Yani onun için de yine dün bir sürü komşularımızla beraberdik. Sanki binlerce yıldır beraberiz de aileyiz gibi. Herkes böyle imece usulü, tabak kaldırıyor, bulaşık yıkıyoruz, onu yapıyor, bunu yapıyor. Dediğim gibi tam Yunus Emre’ye uygun bir şey. Buraya geldiğiniz dakika insan olduğunuzu hissediyorsunuz. Bence Şükran Köyü’nün en önemli tarafı bu. Yani burada makam, şöhret, hiç önemli değil ki. Hakikaten çok dünyevi şöhreti olan insanlar da var, makamları olan insanlar da var. Ama şurada hep beraber bir araya gelindiğinde, herkes insanca birbiriyle kucaklaşarak sevgi paylaşarak beraber oluyor. Bu bir Rönesans esasında. Yani Türkiye’de bir Rönesans, baktığınız zaman hem kültür Rönesansı ve bence inanç Rönesansı da. Çünkü, bilmiyorum neden ama ben burada Allah’a daha yakın hissediyorum kendimi. Daha Allah’la bütünleşiyorum, çünkü sevginin olduğu yerde Allah’ın olduğuna inanıyorum. Burada da o kadar çok sevgi var ki, sanki böyle hani onun rahmeti hepimizi kucaklıyor gibi. Tabi bir de unutmamak lazım, Konya’ya çok yakınız. Hazreti Mevlanamızın muhakkak ki enerjisi buralara geliyordur, Hazretlerin. Bana hem inançta hem duyguda çok şey veriyor. Bu sefer çok mutlu oldum. Bir de uzun zamandan beri akşam 24.00’te uyumamıştım. Sabah 05’lerde uyuyordum, sabah erken kalkamıyordum. İki günden beri 24.00’te uyuyorum. Sabah 09’da kalkıyorum normal bir hayata döndüm gibi ve yorgun da hissetmiyorum kendimi. Bir de Bodrum’un sıcağından sonra burası fevkalade idi” diye konuştu.
"Burada da ders vermek istiyorum"
Pandemi sürecinde yürüttüğü çalışma ve yeni projelerden de söz eden ünlü modacı Cemil İpekçi, pandemiye Türkiye'de yakalandığını anlattı. Hollanda'dan geldikten sonra Bodrum'a tatile gittiğini aktaran Cemil İpekçi, ardından pandeminin başladığını ve 1,5 sene hapis olduğunu, bir şey yapamadığını ifade etti. Atölyesini Bodrum’a evimin yanına taşıdığını dile getiren İpekçi, "Şu anda artık İstanbul’da sade ofisim var ama atölyem yok. Bodrum’da, atölyem var. Bir de Allah kısmet ederse, şimdi işte evi ona göre hazırlıyorum. Burada da bir minik atölye yapacağım. Daha çok benim burada yapmak istediğim; bildiğiniz gibi ben Mardin’de bir okul açmıştım, 4 sene müddetle. Mardin’deki köydeki hanımlara ki 170 hanıma yakın insan yetiştirdim orada 4 senede. Burada da muhakkak ki evimi hafif hem ev hem atölye hem okul gibi yapabilirsem burada da muhakkak ki çok insan vardır öğrenmek isteyen. Burada da ders vermek istiyorum. Burada da o hanımlara katkıda bulunmak istiyorum. Bodrum’da ne yaptınız derseniz, beni ilk 4 yaşında yakalamışlar işleme yaparken. 12 yaşına kadar hep işleme yaptım, çini iğnesi, kanaviçeler, rokoko hepsini yaptım. 12 yaşında bırakmıştım. Bu pandemide birden bire tekrar işlemeye başladım. Şu anda bir 10-12 parça işledim, 25 parçayı bulacak. Herhalde bir de takıya başladım. Ankara’da bir firma ile beraber işlemelerimin takılarını yapıyorum. Kısmetse gene diyorum program bu da; yukarısı ne diyecek bilmiyorum" dedi.
"Türkiye'de sanata ve sanatçıya çok fazla değer verilmiyor"
2022 yılının Nisan ayına doğru bir sergi açmak istediğini belirten Cemil İpekçi, "İlk Ankara, sonra İstanbul, burada da açarım. Cemil İpekçi işlemeleri. İşte işlemelerim de nedir? Esmaları işliyorum, Yunus Emre’nin güzel sözlerini işliyorum, etrafına kendi bütün bizim Osmanlı çiçeklerimizi, Anadolu çiçeklerimizi işliyorum. Şu anda elbise de yapıyorum ama daha çok işlemedeyim. Yani bir de 1977’de resmi bırakmıştım. Ben esas resim bölümü de mezunuyum. 77’de son tablomu satıp resmi bırakmıştım. Sanıyorum bugünlerde tekrar resme geri döneceğim. Bunlar projeler ama hangileri hayata geçecek hep beraber yaşar görürüz” şeklinde konuştu.
Sanata ve sanatçıya Türkiye’de çok fazla değer verilmediğini de savunan Cemil İpekçi, halkın sanatçıları çok sevdiğini ancak artık bunun yeterli olmadığını söyledi. Türkiye'nin Edirne'sinden, Diyarbakır'ına kadar sanat dolu bir ülke olduğunu vurgulayan İpekçi, Batı'nın sanata ve sanatçılara verdiği desteğin örnek alınması gerektiğini dile getirdi. Anadolu'nun binlerce yıllık bir medeniyetin göbeği olduğunu hatırlatan İpekçi, o bakımdan biraz üzgün olduğunu çünkü her türlü sanata halkın dışında bir ilgi görmediğini sözlerine ekledi.