Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Akın, 18 yaş grubunun aşı konusunda tereddütlü olduğunu belirterek, "Eylül ya da ekim ayında üniversitelerde yüz yüze eğitime geçmek istiyoruz. Bu yüzden bizim bu yaş grubunun aşılanması lazım. Düşünüldüğü gibi yan etkiler yok. Onlar bir şekilde abartılan şeyler" dedi.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Akın, 18 yaş grubunun çok hareketli bir nüfus olduğunu söyledi. Bu yaş grubunun aşı konusunda tereddütlerinin olduğunu gözlemlediğini ifade eden Prof. Dr. Akın, "'Bana bir şey olmaz' gibi davranan bir yaş grubu. 'İnternet çocuğu' dediğimiz, zaman zaman internette yalan yanlış şeyleri de okuyorlar; aşı konusunda tereddütleri olduğunu gözlemliyorum
Bu grupta gerçekten sağlık okur yazarlığı iyi olanlar gidiyorlar aşılarını oluyorlar. Biz şimdi eylül ya da ekim ayında üniversitelerde yüz yüze eğitime geçmek istiyoruz. Hem öğrenci hem de öğretmen açısından çevrim içi eğitimler çok kolay değil. O zaman yüz yüze eğitime geçerek hem sosyalleşiyorsunuz hem de dersler daha verimli geçmeye başlıyor. Bizim bu yaş grubunun aşılanması lazım. Düşünüldüğü gibi yan etkiler yok. Onlar bir şekilde abartılan şeyler" diye konuştu.
'12 YAŞ GRUBUNA KADAR AŞILAMA İNEBİLİR'
Covid-19'dan dolayı Türkiye'de 50 bine yakın insanın hayatını kaybettiğini hatırlatan Prof. Dr. Akın, şunları söyledi:
"Bunların bir kısmı da genç. O yüzden akıllarını başlarına toplamaları ve aşılarını olmaları lazım. Gençlerin de muhakkak aşıya teşvik edilmesi lazım. Aşılarını olsunlar ki, eylül-ekimde üniversiteler yüz yüze eğitime başlasın.
Onlar rahatlıkla sokaklarda istedikleri gibi dolaşabilsinler. Kafelere gidebilsinler, belirli yerlerde eğlenebilsinler, sosyal alanlara girebilsinler. Bu yüzden gençlerin aşılanması çok büyük önem taşıyor. Şu anda özellikle mRNA aşıları 12 yaş grubu için acil kullanım onayı aldı.
Eğer yeteri kadar aşı tedariki olursa o zaman Türkiye'de muhtemelen eylül ayına doğru aşılama 12 yaşına indirilebilir. Daha da iyi olur. Böylece ortaokul, liseler için de aşıyla güvence temin edilmiş olur. 12-18 yaş grubuyla ilgili olarak çeşitli ülkelerde Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere aşılamanın nasıl gittiğini, aşıya ait hangi reaksiyonların ortaya çıktığını, ne kadar koruyuculuk olduğunu, aşıyı mevcut dozuyla mı yoksa düşük dozla yapılacağına dair çalışmaları takip ediyoruz. Türkiye'nin tedarik zincirine bağlı olarak, Türkiye'de yakın zamanda muhtemelen sonbaharda diye düşünüyorum. Bakanlıkta henüz böyle bir konuşma geçmedi, kişisel fikrim bu. O dönemde ortaokul ve lise öğrencilerine aşı yapmaya başlayabiliriz. Belki o yaş grubuna tek doz bile yetebilir. Bu söylediklerim bilgiye dayalı değil, düşünceye dayalı bilgilerdir. O yüzden 12 yaş grubuna kadar aşılama inebilir."
Meltem Günay - Koronavirüs pandemisinin hız kesmesiyle birlikte normalleşme sürecine giren Türkiye’de yasaklar da kalktı. Ama birçok insan yaklaşık 1,5 yıldır süren kişisel izolasyon, sosyal hayattan kopma, evde çalışma, toplu taşıma kullanmama gibi yeni normaller oluşturdu. Şimdi yeniden açılmayla birlikte bu alışkanlıkları geride bırakmak nasıl olacak? İnsanlar yeniden toplumsal hayata katılabilecekler mi yoksa izole hayatlarına devam mı edecekler? Dünyada yeni araştırmalara konu olan ‘mağara sendromu’ nedir? Beslenme ve fiziksel olarak normalleşme sürecinde neler yapılması gerekiyor? Uzmanlar bu soruları ve yanıtları Milliyet’e anlattı.
'İNSAN HER ŞEYE UYUM SAĞLAR'
Psikolojinin duayen ismi Prof. Dr. Acar Baltaş, “Ne yapmak gerekir?” sorusuna, “Herkesi memnun edecek ortak bir cevap söz konusu değil. Çünkü herkesin zorlanma sebepleri de farklı, kişiliği de. Kişilik burada fark yaratıyor. Yaşamak için evlerine kapananlar var, bir de yaşamak için hastalığa meydan okumak zorunda olanlar yani çalışmak, toplu taşımayı kullanmak zorunda olanlar. Bu temel fark” diye karşılık veriyor. Prof. Dr. Baltaş sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Kişilik açısından da bakıldığında, bazı insanlar tehlikeyi görmezden gelme eğiliminde, ‘Boşver, bana bir şey olmaz’ der. Bir de tam tersine tedbirleri çok yüksek olanlar var. Onlar hala aldıkları naylon torbaları ilaçlı sularla yıkıyorlar, eldivensiz dokunmuyorlar. Ama genel olarak bir şey söylemek gerekiyorsa, insan hayatta her şeye uyum sağlar. Önemli olan uyum sağladığımız şeye ait hissedip hissetmemektir.”
TEKRAR KAPANMAYA HAZIRLANIYORLAR'
“Niye zorlanıyoruz” sorusunu ise Prof. Dr. Baltaş, şöyle açıklıyor: “İki sebeple zorlanıyoruz. Birincisi belirsizlik çünkü ne zaman biteceğini bilmiyoruz. İnsanlar haziranda biter diye düşündü, sonra eylül dediler. Şimdi çok net görülüyor ki yeni yıldan önce geçmeyecek. Avustralya kapandı, İngiltere yeniden kapanmaya hazırlanıyor. Bütün bu belirsizlikler insanı zorluyor.
İkinci boyutunu genel olarak söylüyorum, irade tükenen kaynaktır. Elinize üç kilo ağırlık alsanız bir süre sonra kas gücünüze bağlı kollarınız aşağıya düşmeye başlar. İrademiz de böyle. Alışkanlıklarımızdan uzak kalmak bizleri yordu.
Başlangıçta insanlar eve girmekte zorlanıyordu, şimdi çıkmakta zorlanıyorlar. Bu uyum sürecinin bir parçası. Herkesin koşulu farklı. Ama önümüzdeki beş yıl içerisinde özel sektörün yüzde 50’ye varan bir kısmı uzaktan çalışacak. Türkiye’de bedel ödeyen üç grup var. Birincisi yaşlılar, çocuklarını torunlarını göremediler, hayatlarından önemli bir dönemi kaybettiler. İkinci grup gençler. Hayatlarından 1,5 yıl kaybettiler, mezuniyet törenlerin kaçırdılar, evlenecek olanlar sevdikleriyle bir araya gelerek mutlu anlarını kutlayamadılar. Ama en önemlisi bir grup işlerini gelirlerini kaybetti.”
MAĞARA SENDROMU
Sosyal psikoloji alanlarında ulusal ve uluslararası bir çok bilimsel makaleye imza atan Lefke Avrupa Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, “Pek çok şeye hazırlanmadığımız gibi normalleşmeye de hazırlanmış değiliz” diyor. Prof. Dr. Hablemitoğlu’nun dikkat çektiği en önemli noktalardan biri ise, uzun bir süreden beri evlerinde izole yaşayan, evlerinde çalışan insanların sosyal hayata geri döndüklerinde eskiden çok normal gördükleri bazı durumlara uyum sağlayamamaları olarak değerlendirilen “mağara sendromu”.
Araştırmaların mağara sendromunun yeni bir risk olduğunu söylediğine dikkat çeken Prof. Dr. Hablemitoğlu, “Amerikan Psikoloji Derneği bu konunun üzerinde duruyor, İngiltere’de çeşitli yayınlar yapıldı. Bu ülkeler aşılanmanın hızlı gerçekleştiği ülkeler. Araştırmalar mağara sendromunun yeni bir risk olduğunu söylüyor çünkü insanlar aşılansalar bile eski kamusal rutinlerine dönmekten kaygı duyuyorlar ve izolasyonu sürdürme eğilimi gösteriyorlar. Çünkü 1.5 yıldır süren izolasyon insanlarda yeni bir alışkanlık oluşturdu” diyor.
'GÜVENİ YOK ETTİ'
İnsanlarda aynı zamanda virüse yakalanma korkusunun da sürdüğünü belirten Hablemitoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor:,
“Pandeminin başından beri hepimiz özgürlük hayali kuruyoruz. Kaygısız bir şekilde birbirimize sarılmak, evlerde buluşmak ya da herhangi bir kapalı ortamda yan yana gelebilmek hayali. Bu süreçte bunun ne kadar önemli bir özgürlük olduğunu da anladık. Evlere, ülkelere hapsolduk. Dolayısıyla da normalleşme kaygı yaratmaya başladı. Bazı insanlar için kalabalıklara karışma süreci zor bir geçiş süreci olacak. Yapılan çalışmalara katılan insanların yarısına yakını pandemi sona erdiğinde yüz yüze etkileşime geri dönmekten rahatsızlık duyacaklarını düşünüyorlar. Aşı olanlarda da bu oran düşük değil. ‘Aşı oldum, tekrar sosyalleşeceğim, bunun kaygısını taşımıyorum’ diyen de yok aslında. Bunun en önemlisi, pandemi bizim hepimizin güven duygusunu yok etti. Belirsizlik buna yol açtı, bu duyguyu elimizden aldı. Dolayısıyla hem aşı olanlar hem de genel olarak normalleşmeyle ilgili fikir beyan eden kişiler bundan korkuyorlar, kamusal hayata katılma konusunda çok istekli değiller.”
“Bu süreç aynı zamanda pandemiden önce son derece sosyal olan insanlar için ‘zulüm’. Türkiye’de bu alanda yapılmış bir çalışma yok ama ben gözlemlerime dayalı olarak söyleyebilirim; Türkiye’de mağara sendromu çok işlemeyecek. Belirli bir kesimi etkileyecek. Aşıya rağmen hastalığa yakalanma korkusu olanlar rutine dönerken zorlanacak ama aynı zamanda salgınla birlikte gelen ‘yeni normale’ alışanlar da yeni sürece alışmakta zorlanacak. Çünkü onlar bir düzen kurdular ve o düzeni değiştirip eski düzene dönmek kaygı yaratıyor. Aslına bakılırsa mağara sendromunun en önemli nedeni şu; İnsanların bu süreçte algıladıkları riskle gerçek risk arasındaki fark açıldı. Bu açıldığı zaman da insanlar kaygı duyuyor.
Bu süreçten de en fazla gençler, ergenlik çağındakiler ve ileri yaşlardakiler etkilendi. Yapılan tahminlere göre önümüzdeki 10 yıllık süreçte zihinsel sağlık sorunlarıyla maalesef uğraşmak zorunda kalacağız. Önce maskeye mesafeye alışması beklenen insanların bu alışkanlıklarını sürdürerek kimi yerlerde de vazgeçerek eski hallerine dönmesi bekleniyor. Ancak bizim için yaşamsal olan alışkanlıkları edindikten sonra onları bırakmak o kadar kolay değil. Normalleşmeye dönüş o kadar kolay olmayacak. Çünkü toplum buna hazırlanmadı.”
Hablemitoğlu insanın sosyal bir varlık olduğunu ve izole olarak yaşamaya uygun olmadığını vurgularken, “Yavaş yavaş da olsa rutine dönüleceğine inanıyorum. Yeter ki gerekli halk sağlığı uygulamaları, aşılamalar yapılsın. O zaman insanlar kendilerini güvende hissedecekler. İnsanlar arasındaki bağ yeniden inşa edilecek. Kaybettiğimiz kadar hızlı olur mu orası tartışmalı” diyor.
DELTA VARYANTI
Prof. Dr. Derya Unutmaz'ın açıklamarı şöyle; Delta varyantı aslında birkaç ay önce Hindistan'da oluşan bir varyant virüs. Bu varyantın özelliği en bulaşıcı koronavirüs olması. Bir diğer özelliği de bazı mutasyonlardan dolayı antikorlardan kaçabiliyor olması. Bu da tabii ki tehlikeli hale getiriyor. Hem çok bulaşıcı olması hem biraz antikorlardan kaçması bunu şu ana kadar ki en tehlikeli varyant yapıyor. Dünyada en fazla yayılan varyant.
3.DOZ AŞIYI KİMLER OLMALI?
3.doz aşıyı daha önce Sinovac aşısı olmuş kişilere tavsiye ediyoruz. İki doz Sinovac olanların üçüncü doz Biontech aşısı olması zaten aylardır tavsiye ettiğimiz bir durumdu. Sinovac aşısının belli bir koruyuculuğu olmasına rağmen antikor düzeyi düşük olduğu için virüsün enfeksiyonunu çok fazla önlemiyor. Bu bakımdan Sinovac iki doz olanların 3.doz Biontech olmalarını tavsiye ediyoruz.
AŞI KARTI
Aşı kartı epeydir konuşuyor. Bazı ülkeler bunu yürürlüğe geçirmek üzere olabilirler. Büyük bir ihtimalle olacak diye düşünüyorum. Delta varyantıyla birlikte birçok ülke tehdit olarak görüyor.
HER YIL AŞI OLMAK GEREKİR Mİ?
Her yıl koronavirüs aşısı olacağımızı düşünmüyorum. Özellikle Biontech aşısı olanlar veya Moderna gibi aşıların uzun yıllar koruyucu olacağını düşünüyoruz. Belki 6 ay 1 yıl sonra 3.doz yapılabilir. Bu da varyantlara karşı aşı olabilir. Koronavirüs örneğin grip virüsü gibi kendini aşırı derecede değiştiren virüs değil. Şu an için her yıl bir aşı gözükmüyor. Tabii ki ileride ne olacağını bilmek biraz zor şu anda.
DÜNYA NE ZAMAN NORMALE DÖNECEK?
Korona savaşının sonuna geldik aslında. Ben aylar önce bunun yaz sonuna kadar sonbahar başına kadar en azından pandemi düzeyinden çıkabileceğini söylemiştim. Aynı fikirdeyim hatta şu anda çok daha umutluyum. Biontech aşısı delta varytantına karşı da çok etkili. Benim tahminim sonbahara kadar aşıların yapıldığı birçok ülkede bu pandeminin bitmiş olacağı. Yıl sonuna kadar dünyada pandemi sonlanacak diye düşünüyorum. Bu koronavirüs tamamen kalkacak sıfır vakaya düşeceğiz anlamına gelmez. Belli kümeler halinde vakalar olacaktır. Ama bunlar kontrol edilebilir, bir grip düzeyinde bu virüsle yaşamayı öğrenmiş olacağız.
TEK DOZ AŞI UYGULAMASI
Öte yandan Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu'nun kararı ile hastalığı atlatıp, ilk doz aşısını BioNTech yaptıranlarda tek doz aşı uygulamasına geçildi.
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu'nun aldığı karar ile aşı uygulamasında yeni bir yönteme geçildi. Buna göre, koronavirüs geçirip, ilk doz aşısını BioNTech yaptıranlara 2'nci doz aşı uygulanmayacak. Hastalığın ardından BioNTech aşısı yaptıran kişilerin 2'nci doz aşısı yapılmış kabul edilerek, sistem üzerinde aşı kartları oluşturuluyor. Ayrıca, ilk doz aşısını yaptıran ve 2'nci doz aşı için randevu alanların e-Nabız uygulamasında 2'nci doz aşıları 'yapıldı' olarak ekrana yansıyor.
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, tek doz mRNA aşısıyla tüm varyantlara etkili olacak derecede yeterli bağışık yanıtı geliştiğini belirtmişti. Yavuz, "İki doz CoronaVac olanlara, tek doz mRNA aşısı uygulamanın etkinliği ve güvenliği konusundaki klinik çalışmalar devam etmekle birlikte, canlı virüsle hastalığı geçirenlerde tek doz mRNA aşısının son derece etkili ve güvenli olduğu görülmüştür" demişti.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise koronavirüse yakalanarak, hastalığı geçirenlerde 6 ay sonra uygulanan aşının 3 aya düşürüldüğünü duyurmuştu
BAKAN KOCA DUYURMUŞTU
Bakan Koca geçtiğimiz Bilim Kurulu toplantısında şu açıklamayı yapmıştı: Kıymetli Vatandaşlarım, Bilim Kurulumuz bugünkü toplantısında 3. Doz aşıların gerekliliği konusunda değerlendirmelerde bulundu. Buna göre 50 yaşından büyük vatandaşlarımızın ve sağlık çalışanlarımızın hangi aşı ile olursa olsun 3. Doz aşı olmalarının faydalı olacağını kararlaştırdık.
2 doz aşı olmuş 50 yaş ve üzeri vatandaşlarımız ile sağlık çalışanlarımız yarından itibaren istedikleri aşı ile 3. Doz aşılarını olmak üzere randevu alabileceklerdir. 3. Doz aşının hangi aşı türü ile olduğunun herhangi bir kısıtlaması ya da önceliği yoktur.
Vatandaşlarımız ve sağlık çalışanlarımız ilk iki dozda hangi aşıyı yaptırmış olurlarsa olsunlar 3. Doz olarak istedikleri aşıyı olabilirler. Bu konuda tercih sizlere aittir. Gönül rahatlığı ile istediğiniz aşıyı 3. Doz olarak yaptırabilirsiniz.
Bilim Kurulumuzun gündemindeki bir diğer konu ise hastalığı geçirmiş olan vatandaşlarımızın ne zaman aşı olacakları konusuydu. Bildiğiniz gibi hastalığın üzerinden 6 ay geçtikten sonra aşı hakkı tanımlanıyordu.
Bugünden itibaren bu süre 3 aya indirilmiştir. Hastalığı geçirmiş olan vatandaşlarımız hatırlatma dozu olarak aşıyı hastalığın üzerinden 3 ay geçtikten sonra olabileceklerdir. Bu durumun mevcut antikor seviyesini ve koruyuculuğu önemli ölçüde artıracağı değerlendirilmiştir.