Gıda hilebazlarının bir başka hedefi ise beyaz peynir! Gıda Mühendisi Ebru Akdağ, peynirin ülkemizde hileye maruz kalan gıda ürünleri arasında ikinci sırada yer aldığını bunların merdiven altı veya kayıt dışı üretimden kaynaklandığını söylüyor.
Tüketiciyi Koruma Derneği ve Tüketici Dernekleri Federasyonu Başkanı Aziz Koçal ise tüketicinin hileli peyniri görüntüsünden, kokusundan ya da tadından anlamasının mümkün olmadığını dile getiriyor
• Peki peynir hilelerinde en çok hangi ürünler kullanılıyor?
• Bu ürünler sağlığımızı nasıl etkiliyor?
• Tüketici hileli ürün üreten firmaların listelerine nereden ulaşabilir?
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz uzmanlar, peynir sahtekarlığı ile ilgili aklımıza takılan soruların yanıtlarını ve peynir satın alırken nelere dikkat etmemiz gerektiğini hurriyet.com.tr okurları için anlatıyor.
Hileli peynirlerin görüntüsü normal peynir gibi mi? Bilinçli bir tüketici sahte peynirin farkına varabilir mi?
Ebru Akdağ: Bakanlığın ifşa ettiği taklit tağşişi (kıymetli bir şeyi kıymetsiz bir şey ile karıştırma) listelerine göre, süt ve süt ürünleri ve bunların arasında da peynirler ülkemizde hileye maruz kalan gıda ürünleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Çoğu gıda ürününde olduğu gibi, peynirde de taklit ve tağşişi tüketici olarak anlamamız çoğunlukla mümkün değil.
Her geçen gün kullanılan yöntemler maalesef gelişmekte ve bu nedenle de tüketici gözüyle anlaşılması daha da güçleşmekte. Burada asıl sorun çok büyük oranda merdiven altı ya da kayıt dışı üretimden kaynaklanıyor. Bunlar genellikle denetim dışında kaldıklarından, hijyene gereken özen gösterilmeden, mevzuata uygun olmayan şekilde üretildiği için halk sağlığı riski yaratıyor.
Aziz Koçal: Hileli peynirin görüntüsünden ya da kokusundan veya tadarak anlaşılması mümkün değil. Ne kadar bilinçli bir tüketici olsanız dahi, sahte peynirin farkına varamazsınız.
MARGARİN, NİŞASTA, KİREÇ, AĞARTICI, KEMİK UNU…
Peynir hilelerinde en çok hangi ürünler kullanılıyor?
Aziz Koçal: Peynir normalde sütten yapılması gerekirken sahte peynirler süt yerine; süt tozu, margarin ve nişasta veya kemik unu koyularak sütsüz şekilde üretilebildiği gibi, iade peynirler ve ağartıcı da kullanabiliyor. İade kaşar peynirlerinden sodyum tuzları ile eritme peyniri yapılıyor.
Ebru Akdağ: Peynirlerde en sık rastlanan hilelerin başında süt yağının alınarak yerine bitkisel yağ eklenmesi geliyor. Halk sağlığı açısından en çok dikkat edilmesi gereken ve gıda güvenliğini tehdit eden unsurlardan biri de çiğ süt. Çok ciddi sorunlara neden olabilecek riskleri barındırabilen çiğ sütte bruselloz, tüberküloz ve diğer bulaşıcı hastalık mikropların yanında, antibiyotik ve aflatoksin kontrolü de çok önemli.
Sanayide peynir üretimi için kullanılacak sütler gerekli kontroller yapıldıktan sonra fabrikalara kabul edilir. İçine bozulmasın diye hidrojen peroksit, çamaşır suyu konulan çiğ sütler bir yandan, sağım sırasındaki hijyenik olmayan koşullar dolayısıyla sağlığa zararlı mikroorganizmalar içeren çiğ sütler, diğer yandan insan sağlığı için tehdit oluşturur.
Gıda güvenliği riski taşıyan bir çiğ sütten yapılan peynirler de halk sağlığını tehdit eder. Bu nedenle açıkta, internette, köyde, yol kenarında satılan kayıtsız ve kontrol sistemi içerisinde olmayan peynirlerin tüketilmemesi gerekir.
Bir diğer sık rastlanan hile ise duygusal çağrışımlar yaratarak tüketiciyi yanıltmaya yönelik isimler ve sıfatlar kullanılması. Örneğin köy peyniri, yöresel peynir, öyle olmadığı halde organik denilen peynirler bunlara örnek teşkil eder.
“BU KADAR ZAMAN TÜKETTİK BİR ŞEY OLMADI”
Kireç, ağartıcı, kemik unu gibi ürünlerin tüketilmesi sağlığımızı nasıl etki ediyor? Kısa vadede etkisi anlaşılmasa bile uzun vadede ne gibi sağlık sorunlarına neden olur?
Ebru Akdağ: Bu tip üründe olmaması gereken maddelerin eklenmesi elbette insan sağlığına olumsuz etkide bulunur. Bazıları eski alışkanlıklar ve ailesinden, çevresinden gördüklerini yapmaya devam ettiği için açıkta satılan peynirleri tüketmeye devam ediyor. Risklerden bahsedildiğinde ise çoğu, gözle görünür bir sorun yaşamadığı veya yaşamış olsa da bunu tükettiği peynirle bağdaştırmadığı için, “Bu kadar zaman tükettik bir şey olmadı” gibi çıkarımlarda bulunuyor.
Halbuki zamanla bünyede biriken bu maddeler ileride ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Ancak o zaman bile geriye dönüp bunu, tükettiği güvenilir olmayan gıdayla ilişkilendirmek kimsenin aklına gelmiyor. Bugün bir şey olmamasının yarını garanti altına almadığını bilmemiz gerekiyor.
YÖRESEL VE ORGANİK ADI ALTINDA SAHTE PEYNİRLER SATILIYOR
İnternetten “yöresel-organik” diye satılan ya da açıkta satılan peynir satın almak ne derece sağlıklı? Peynir satın alırken nelere dikkat etmeliyiz?
Ebru Akdağ: Kayıt dışı olarak internette satılan veya açıkta satılan peynirlerin güvenilir olup olmadığını hiçbir şekilde bilemeyiz. Taklit ve tağşişi konusundaki risklere ek olarak, üretici iyi niyetli olsa dahi üretimin ilk aşamasında kullanılan çiğ sütün güvenilirliği, üretim ve saklama koşullarına kadar hassasiyetle kontrol edilmesi gereken birçok etken var. Bunlardan herhangi birinde oluşabilecek dikkatsizlik veya alt yapı eksikliğinden kaynaklanabilecek hatalar, insan sağlığını olumsuz etkileyecek durumlarla karşılaşmamıza neden olabilir.
Aziz Koçal: Yöresel organik diye satılan peynirlerin gerçekten organik mi, ne derece yöresel olduğu soru işareti. Öncelikle yöresel ve organik ürün satılan yerler sıkı bir denetimden geçirilmeli ve denetimler sık yapılmalı. “Yöresel ve organik” adı altında sahte peynirler satılabildiği gibi, normal peynirler de organik diye daha pahalı satılabiliyor. Dolayısı ile tüketici istismar ediliyor ve bunları yapanlar haksız kazanç elde ediyor.
Bu peynirlerin üretildiği ortamlar ne kadar hijyenik, üretim yerleri de denetlenmeli, ürünlerin izlenebilirliği sağlanmalıdır. Örneğin bir organik ürün satıcısı, peyniri nereden aldığını belgelemeli, o ürünün üretildiği yer gerek hijyenik açıdan gerekse organik ürün olup olmadığı yönünde denetlenmeli.
Eğer ispatlayamıyorsa satıcı tüm sorumluluğu üstlenmeli. Açık peynirlerin satıldığı ortamlar da çok önemli. Satışı yapılan yerin hijyen durumu, satıcının ve alıcının açık peynir ile temasının olup olmadığı gibi hususlar halk sağlığı açısından çok önemli.
BAKANLIK KAYDI ALTINDA OLMAYAN HİÇBİR GIDAYI SATIN ALMAYIN
Yıllardır aynı pazardan aynı esnaftan peynir alan ve bu tada alışık olan tüketiciler var. Etiketi, ambalajı olmayan peynirleri kesinlikle satın almamalı mıyız diyebilir miyiz?
Ebru Akdağ: Bakanlığın kaydı altında olmayan hiçbir gıdayı satın almamalıyız. Açıkta internette, kontrolsüz şekilde satılan ve hangi koşullarda üretildiğini bilemediğimiz ürünler her zaman için risktir. Kaldı ki ambalajsız bir gıda etraftan bulaşabilecek toz, mikrop vb. gibi dış etkenlere karşı, savunmasız olacağı gibi, kolay bozulabilen süt ürünlerinde son kullanma tarihini bilmemek de kabul edilebilir bir risk değildir.
Aziz Koçal: Ambalajlı ürünlerde de sahte ve katkılı ürünler çıkmaktadır. Elbette etiketler önemlidir. Gerek açıkta gerekse paket olarak satılan ürünlerin mutlaka izlenebilirliği sağlanmalıdır. Üretim yeri çok önemlidir. Bir o kadar da satışı yapılan ortam. Üretim şartları biliniyor ve güveniliyor ise ambalajsız ürün alınabilir.
Tüketici çok ucuz peynirlere de kanmamalı, çünkü gerçek peynirin sütten yapıldığı için ve uzmanlara göre 6 kilo sütten bir kilo beyaz peynir, 11 kilo sütten bir kilo kaşar peynir yapılmaktadır. Sütün fiyatı ve diğer maliyetlerini de dikkate alarak gerçek peynirlerin fiyat değerlendirilmesini sağlayabiliriz. Satın alınan her türlü ürünün bir süre satın alma belgeleri saklanmalı çünkü o ürün dolayısı ile zehirlenme olayı yaşanabilir. Böyle bir durumda ürünün nereden alındığının belgelenmesi önemli.
174 GIDA İHBAR HATTINA ŞİKAYET EDİN
Ambalajlı olup peynirde hile yapan firmalara yok mu? Tüketici bu firmaların listesine nereden ulaşabilir?
Aziz Koçal: Zaman zaman Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı denetimlerde sahte peynirler taklit ve tahşiş peynirlerin markaları ve firmaları Bakanlık sitesinde yayınlanmakta. Tüketiciler buradan takibini yapabilirler.
GIDA GÜVENLİĞİ ŞANSA BIRAKILMAZ
Ebru Akdağ: İnsanın olduğu her yerde hileye de rastlanabileceğini biliyoruz. Yine de tüketicinin en büyük güven garantisini Bakanlık kontrol sistemi içerisinde olan, ambalajlı ürünlerde bulabileceğini unutmamak gerekir. Gıda güvenliği şansa bırakılamaz ama gelin yine de gıda güvenliği kontrol sistemini dört yapraklı yonca benzetmesiyle anlatayım.
Bunun bir yaprağında sorumluluk biz tüketicilere düşüyor. Ambalajlı, kayıtlı ürünü tercih etmek ilk görevimiz. Ayrıca hileden şüphe edilmesi durumunda Bakanlığın ALO 174 gıda ihbar hattına şikayette bulunmalıyız.
Yoncanın bir diğer yaprağını sivil toplum kuruluşları oluşturur, sektör dernekleri de yaptıkları oto kontrol sistemleriyle güvenliğe katkıda bulunurlar.
Üçüncü yaprak rakip firma kontrolleridir. Ne de olsa taklit tağşiş tüketicileri etkilediği gibi, işini doğru yapan üreticileri de olumsuz etkilemekte, genel olarak gıda kategorileri üzerinde yanlış ön yargılar ve haksız ekonomik kazançlara neden olmaktadır.
Diğer yandan açıkta satılan bir gıdanın üreticisinin başka bir açıkta satılan gıdayı analiz ettirip şikayette bulunmasını beklemeyiz.
Yoncanın dördüncü yaprağı ise Bakanlık kontrollerinden oluşur; 2000’lerin başında yüz binler civarında olan kontroller 2020 yılına gelindiğinde 1 milyon 350 binin üzerine çıkmış durumda. Resmi rakamlara göre 2012 – 2020 döneminde Bakanlık tarafından yapılan toplam denetim sayısı ise 7 milyon 800 binin üzerinde. Bakanlık her denetim döneminin ardından yayınladığı ifşa listesiyle, hile yapılan ürün ve üreticileri kamuoyuyla paylaşıyor.
İŞİNİ DOĞRU YAPAN ÜRETİCİLER ÇOĞUNLUKTA
Tüketiciler bunları Bakanlığın web sitesinde, haber sitelerinde ve sosyal medyada bulabilirler. Bu şeffaflık elbette hepimizin istediği şey olmakla beraber, genel olarak kategoriye yönelik ön yargı oluşturmamalıdır. Aslında bilinen markalara yöneldiğimizde, işini doğru yapan üreticilerin çoğunlukta olduğunu da bilmeliyiz.
Rakamlarla konuşmak gerekirse aynı dönemde 1.551 firmanın 3.492 ürünü Bakanlık ifşa listesinde yer almıştır. Gönül ister ki hileler daha da azalsın; ancak denetlenen ürünlerin sadece yüzde 0.045’inde hileye rastlandığını da bilmek gönül ferahlatıcı. Ancak bunların asıl riski barındıran, açıkta ve internette kontrolsüz satılan ürünleri kapsamadığının da altını çizmeliyim.
(HÜRRİYET)