‘Yargı’, hepimizi katil avcısı yaptı. Biraz Avukat Ceylin’den bahseder misiniz?
Evet, herkeste bir “Katil kim?” sorusu vardı. Neyse ki beşinci bölümde nihayete kavuştu bu durum. Seyircinin merakını ve ilgisini dinamik tutmaya çalışıyoruz. Senaristimiz Sema Ergenekon, bu konuda çok başarılı. Her olay yeni bir hikayeye gebe… Biz bile, “Acaba şimdi nereye evrilecek hikaye?” diye merakla senaryoları bekliyoruz. Şunu söyleyebilirim ki; asıl hikaye şimdi başlıyor.
Peki, Ceylin en yakın arkadaşının katil olduğunu öğrendiğinde nasıl yaşayacak?
Hayatta güvendiğin tüm taşlar yerinden oynuyor. Sığındığın ailen, güvendiğin arkadaşların, kimsen kalmayınca nasıl olur bu hayat yolculuğu? Bilmiyorum… Ben Pınar olarak düşündüğümde kalbim sıkışıyor. Ceylin sürekli hayatla mücadelesi olan bir karakter. Duygularını saklar ve hedefe odaklanırsa güçlü kalacağını düşünüyor. Ilgaz’la beraber yaşadıkları olaylarla da karakteri yumuşuyor ve bir dönüşüme uğruyor.
Avukatlık zor meslek... Role nasıl hazırlandınız? Çalıştığınız avukatlar oldu mu?
Avukat arkadaşlarımdan yardım aldım ama asıl çalıştığım kısım, Ceylin’in nasıl düşündüğü ve hissettiği üzerineydi. Proje şekillenmeye başladığında adliyeye gitme fırsatım olmuştu, davalara katılıp insanları gözlemledim. Savunma yapan avukatların giyiminden tutun da kullandıkları jest ve mimiklerin sende yarattığı bir yargı var. Halbuki hepimiz görünenin ötesindeyiz. İşimiz tam da bunu anlatıyor. Kimin içinde kötülük olduğunu bilemezsin. Tanıdığını sandığın insanlar en büyük düşmanın olabilir. Ceylin’e çalışırken de onu hep şüpheci bir yerde tutmaya çalıştım.
Yeni bir projeye başlarken totem yapar mısınız?
Bilerek yapmıyorum ama her yeni projede yeni bir eve taşınıyorum. Yenilenmeyi seviyorum, beni beslediğini düşünüyorum. Totem mi bu bilmiyorum ama sadece karakterle ve işin içinde kalmaya çalışıyorum. Çok az sosyalleşip dış dünyayla bağlantımı minimum seviyeye indiriyorum.
AĞLAYAMIYORDUM, BOĞULUYORDUM; KENDİMİ ACI ÇEKEN BİR HAYVAN GİBİ HİSSEDİYORDUM
Dizide çok acı çeken ama ağlamamak için direnen de bir kadın var. Siz, kolay ağlar mısınız?
Evet, başlarda öyleydi çünkü o acıda boğulmak istemiyordu. Morgdan ilk çıktığım o sahneyi hiç unutmayacağım. Kardeşimin cansız bedenini gördüğüm ilk şokun üzerine dışarı çıkıp ağlayamadığım için boğuluyordum sanki… İçimdeki güç patlayamadığı için kendimi acı çeken bir hayvan gibi hissediyordum. Çok garip bir deneyimdi benim için. Oyunculuk yapmadan önce nerdeyse hiç ağlamayan, duygularını çok iyi saklayan biriydim. Ne zaman ki oynamanın, o duyguyu yaşamanın hazzına vardım, sanki bedenim ve duygularım rahatladı. Çok daha kırılgan ve duyarlı birine dönüştüm.
Şimdi, duygularınızı rahatça yaşayabiliyor musunuz?
Ben bir his makinesiyim. Nasıl böyle birine dönüştüm bilmiyorum ama çok mutluyum bu durumdan. Mantığımın devrede olduğu yerleri kendim belirliyorum. Yaptığım hatalar da günahlar da hep hislerime kendimi bıraktığım için yaşanıyor. Onu ehlileştirmek istemiyorum çünkü beni hayata karşı tutkulu kılan da hissettiklerimi yaşama çabam.
Sosyal medyayla aranız nasıl?
“Sosyal medya bu dünyanın yeni tımarhanesi. Eğer o tımarhanede yer alacaksanız delirmiş bir troll sürüsü ile de yaşamayı göze alacaksınız demektir” diyordu okuduğum bir yazıda. İçinde ne kadar bulunduğun ve orayı ne kadar ciddiye aldığınla alakalı. Bir sabun köpüğü olduğunu bilerek kullanmak ama yine de keyfini çıkarmak gerektiğini düşünüyorum.
AŞK BİR DELİLİK İŞİ, SEVDİĞİM ZAMAN KALBİM SEVDİĞİM İNSANLA ÇARPIYOR SANKİ
Aşk, sizin için ne ifade ediyor?
Aşk benim için çok kapsamlı bir kavram. Bir delilik işi. Sevgiliye, işe, hayvana, doğaya... Sevdiğim zaman çok tutkulu oluyorum. Kalbim sevdiğim insanla çarpıyor sanki. İşimde de öyle; bir sahneyi iyi oynamak o an dünyanın en önemli meselesi haline geliyor.
İlişkide en çok neleri önemsersiniz?
Dünyevi ilişkiler kuran insanlarla anlaşamadığımı fark ettim. Niyeti iyi olmayan, çıkar ilişkisi kuran birinden etkilenme ihtimalim yok. Fikri olan ve kendi enerjisinde olan insan etkiliyor beni.
Kendini rahatça ifade edebilen, tutkulu bir sevgili misiniz?
Kendimi olgunlaştıkça daha rahat ifade ediyorum. Hissettiğimi, düşündüğümü o an söylemek üzerine yaşıyorum hayatımı. Başka bir an yok. Bir de kafamda kurmuyorum, kişisel algılamamaya çalışıyorum. Olanı, olduğu gibi kabul etmek, ilişkiyi sağlıklı yaşamak için çok önemli.
DUYGULARIMIN ÜSTÜNÜ ÖRTMÜYORUM ONLARI İFADE EDİYORUM
Çok güçlü, ayakları yere basan, acısını saklamayı başaran bir kadın Ceylin, ya Pınar?
Sanırım o konuda çok benziyoruz. Güçlü görünmenin ağlamamak ve düştüğün yerden hemen kalkmak olduğunu düşünüyordum. Çocukluğumdan beri her zorluğu kendim aşmaya çalıştım. Öyle bir kas oluşturdu ki bende, dünyaya karşı tek başıma savaşabilirmişim gibi hissediyordum.
Şimdi nasıl hissediyorsun?
Büyüdükçe hayatın paylaşmak üzerine kurulu olduğunu, dertlerin iletişim kurarak çözülebildiğini fark ettim. Yaşadığın travmanın büyüklüğü ne olursa olsun, dünyada bunu yaşayan binlerce insan var. Bunların hiçbiri benim suçum değil. “Acını göstermekten çekinmemelisin; güçlü görünmek bu değil, sana öğretilen güçlü kadın profilinden kurtul” diyorum kendime. Duygularımı yaşama odaklıyım. Duygularımın üstünü örtmüyorum artık, hislerimi ifade etmeye çalışıyorum.
İLİŞKİDE STRATEJİLERE İNANMIYORUM
İlişkide stratejilere inanmıyorsunuz o zaman...
Kesinlikle hayır. Hayatım boyunca ilişki taktiğini anlamış değilim. Kız arkadaşlarım karşı tarafı etkilemek için çaba içine girerlerdi. Karşı tarafın, olmadığın birine aşık olmasının ne önemi var ki… Ben, benim ve karşı taraf beni böyle olduğum için sevmeli ve saymalı. Belki de hayatımın hiçbir döneminde karşı cinsi etkilemek için kendimden ve karakterimden ödün vermediğim, hep kendi enerjimde kaldığım için sevgi odaklı ilişkilerim oldu. Çıkar ilişkisi hiç bana göre değil. Olduğum dünyaya yabancılaşırım yoksa.
Yiğit Kirazcı ile çok güzel giden bir birlikteliğiniz var. Çok yoğun dönemlerinizde zorlanıyor musunuz? İlişkiniz etkileniyor mu?
Her şey yolunda. Onunlayken kendimi huzurlu ve mutlu hissediyorum. İkimizin de projesi olduğu için eskisi kadar beraber olamıyoruz, birbirimizi özlüyoruz tabii ama aynı işi yaptığımız için birbirimize anlayışla yaklaşıyoruz ikimiz de. Sabahları beni işime uğurlaması, kendimi güvende hissettiriyor çünkü döndüğümde yine onunla olacağımı biliyorum.