Yeni sezona başlıyorsunuz. Yıllardır ekranda olmanıza rağmen her seferinde sezona başlarken heyecan yaşıyor musunuz?
- Elbette yaşıyorum, yaşamaz mıyım! Yıllardır kamera önünde olmama rağmen her yayın dönemi sanki televizyonculuğa ilk kez başlıyormuş gibi hissediyorum. Enerjimi de motivasyonumu da besleyen bir heyecan benimki. - Nasıl bir hazırlık yaptınız? İzleyiciyi neler bekliyor? - Kendimi bir televizyon programcısından önce özellikle aile kavramını tehdit eden sorunların çözümüne katkı sağlayan bir uzlaştırmacı olarak görüyorum. Dünya gittikçe daha gergin bir yer halini alıyor, uzlaştırmacı olmanın önemi artıyor. Benim ve ekibimin amacı, nefes aldıkça umudun hep var olduğunu göstermek. Ne kadar çok insana dokunabilirsem kendimi o kadar iyi hissediyorum. - Konukların hikayelerinin içinde kendinizi kaybettiğiniz, hatta programdan sonra etkisinden çıkamadığınız anlar oluyor mu? - Kendini kaybetmek demeyelim de çok etkilendiğim durumlar elbette oluyor. Çünkü yaşadığı soruna kalbimle ve aklımla inandığım insanları konuk alıyoruz. Ama çocukların yaşadığı sorunları çözmek benim için her zaman en önemlisi oluyor. - İşlediğiniz konularda kimi zaman anne olarak, kimi zamanda kadın olarak net tepkinizi ortaya koyuyorsunuz. Bu da izleyicinin çok hoşuna gidiyor. Bu işin sırrı doğallık mı? - Televizyon ve izleyici "mış gibi" yapılmasından hazzetmiyor. Hayatımı, kişiliğimi kamera önü ve kamera arkası şeklinde bölmüyorum. Hayat akıyor ve onun bir kısmına izleyicilerimi ortak ediyorum. Hangi olaya nasıl tepki veriyorsam programda da öyle. Bu da seyirciye geçiyor. İzleyicimle aramda ekran yok, birbirimize dokunabildiğimizi düşünüyorum.
Program dizi gibi izleniyor. Hatta geçen sezon birçok diziye de fark attığınız oldu. Sizce nedir insanları bu kadar çeken programınızda?
- Hayatta ne varsa Esra Erol'da da o var. Keşke herkes mutlu olsa, kimse sorun yaşamasa da biz de konuk bulamasak. Belki de en önemlisi, seyircimle aramda güçlü bir güven duygusu var. Biliyorlar ki, Esra Erol gösteriyorsa doğrudur, sorun varsa Esra Erol çözmek için elinden geleni yapar. Güven en temel hazinem. İnsana reyting malzemesi olarak bakmıyor olmak da değer görüyor. Belki şaşıracaksınız reytingi yüksek birinden bunu duyduğunuza ama bence reyting için her yol mübah değil. Zaten bu anlayış da seyirciye geçiyor. Televizyoncu Esra Erol yok, sadece insan Esra Erol var. - Her gün ekranda olan biri olarak kendinizi izliyor musunuz? Kendinizi acımasızca eleştirir misiniz? - Kesinlikle en üst dozdan eleştirimi yaparım. Kendime hesap verebiliyor muyum? Hep bunun muhasebesini yaparım. Zaman zaman kendimi eleştirmeyi abarttığımı düşünenler var çevremde. "Ben oldum" dediğiniz an, hayat size iyi bir ders verir, o nedenle ben hiç kendime "Tamam oldu bu iş" demem. "Daha iyi nasıl olur" sorusu hep cebimdedir.
Ekrana ilk çıktığınız günden bugüne başarınızda hep yükselen bir ivme var. Bu sizi sevenlere karşı ayrı bir sorumluluk getiriyor mu?
- İnsan olmak zaten her zaman bu dünyayı paylaştığı herkese karşı sorumluluk hissetmek demek. Buradan bakınca başarıyı bir hedef olarak görmüyorum. Bulunduğun zaman diliminde yaptığın her ne ise onu hakkını vere vere yaptığında o yol seni zaten yukarı doğru götürür. - Programınızla birçok ödüle layık görüldünüz. Umut Evi projesiyle binlerce kadına ücretsiz danışmanlık hizmeti sağladınız. İhtiyaç sahiplerine binin üzerinde akülü sandalye dağıttınız. Şimdi de su tasarrufu konusunda öncülük etmeye gayret ediyorsunuz. Esra Erol olarak misyonunuzu nasıl açıklarsınız? - Hepimizin yaptığımız her şeyle, aldığımız her kararla bir şeyleri değiştirdiğimiz bir gerçek. İnsan tıpkı göle atılan taşın oluşturduğu halkalar gibi, yaptığı her şeyle bu halkaları oluşturuyor. Madem bu dünyaya geldik, o dünyanın daha iyi bir yer olması için elimizden gelen neyse onu yapmak zorundayız. Ben toplumsal, küresel iyileşme için üzerime ne düşerse yapmaya çalışıyorum. Ailelerdeki huzur sonuçta toplumsal huzura katkı sağlıyor. O nedenle programda bir sorun çözdüğümde o gece ben de huzurla uyuyorum. Toplum yararına olacak her işte herkesin elini taşın altına sokması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle kadınlar, çocuklar, engelliler gibi dezavantajlı grupların hepimizin sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Topluma fayda sağlayacak her projede "Ben de buradayım" diyorum. İnsan olmanın anlamı başka insanların iyiliğine çalışmakta saklı.
Ekran ışığı var denilen insanlardan birisiniz. Ne olursa olsun hayat bir gün sizi ekrana taşıyacaktı bence. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Ekran ışığı mı? Bence o duygu ve düşüncelerimin dışa yansıması. Ben saydam biriyim, ne hissettiğim, ne düşündüğüm görünür. Kötü değilseniz ve kimse için kötülük düşünmezseniz zaten o ışığı Allah verir. - Kamera önünde bu kadar rahat olup bir o kadar da otokontrollüsünüz. Bunu nasıl sağlıyorsunuz? - Olduğum gibiyim, bunun için ayrıca çaba harcamıyorum. Oradan otokontrollü gibi mi görünüyorum? Buna sevindim, çünkü hiç öyle olduğumu düşünmüyorum. - 2015 yılından beri Esra Erol'da programını yapıyorsunuz. Öğrendiğiniz en önemli ders neydi? - Bazen çözümsüz görünen konularla karşılaşıyoruz. Bir anne evladını arıyor, bir evlat yıllardır görmediği annesini, kardeşini arıyor... Biz programda onların kavuşmalarına şahit oluyoruz. İşte o an hep kendime "nefes aldıkça umut hep var" diyorum.