İnsanın kelimelerle dünyalar inşa etmesi, en eski mimari geleneklerin başında gelir. “Söz mimarisi” kaçınılmaz olarak insanın düşleri, düşünceleri, duyguları ile büyük bir kurmuştur. Bu bağ, yaşamsaldır ve varoluşsal kodlar içermektedir. İnsanın “özgün” bir varlık oluşu onun yaptıklarını, ettiklerini anlamamız açısından dikkat, derinlik ve felsefi bilgi gerektirmektedir.
Söz konusu şiir olunca, edebiyat olunca şiir denen vadiye, uçsuz bucaksız denize dalmadan; masmavi gökyüzüne bakmadan, onlara dokunmadan insan ruhuna, şairin kelimelerine dadanmadan, gönlünün iklimine girmek, o muhteşem düzeni teneffüs etmek mümkün değildir. Sanat aşkın bir ruh hâlidir. Şairlerin kelimelerin gücünü kullanarak kat ettikleri yol, bugünkü modern şiirin mecralarını oluşturmuştur.
Şiir, duyguları, düşünceleri ve hayalleri etkili ve estetik bir şekilde dile getirmenin özel bir yoludur. Dilin ritmik kullanımı, imgeler, sesler ve anlamın derinliğiyle öne çıkar. Şair, kelimeleri ustaca düzenleyerek okuyucuya farklı duyguları ve düşünceleri deneyimleme fırsatı sunar. Şiirin büyülü bir dünyası vardır ve söze ilgi duyanları kendine çeker.
Şiir, insanın iç dünyasını dışa vurmanın en güzel yollarından biridir. Kelimelerin dansıyla dokunulan dizeler, okuyucunun zihninde derin izler bırakır. Her satırında duygu ve düşüncelerin yoğunluğu hissedilir. Şiir, bir dilin sınırlarını zorlayarak yeni anlamların keşfedilmesine olanak tanır. Sadece anlam değil, ritim, ses ve imgeler aracılığıyla da etkileyici bir iletişim kurar. Şairin söz dağarcığı, onun mimarisini de ortaya koyar. Şairin kelimelerin anlamlarını, ruh dünyalarını, aralarındaki bağlantıları iyi bildiği, bu konuda “usta” olduğu yönündeki kanıtları güçlendirmektedir. Şair kelimelerden, müzikten, estetikten, felsefeden, duygudan, gelenekten haberdar olmak zorundadır. Aksi halde söz malzemesinden, asırlara hükmeden bir şiir oluşturmak bahis konusu olamaz.
Şiirin gücü, insanın iç dünyasına ulaşmasını sağlayan bir köprü gibidir. Şair, kelimelerle resimler çizer, okuyucunun duygu denizinde yüzmeye davet eder. Her dize, bir hikâyenin başlangıcı veya sonu olabilir; bir başka deyişle, şiir her zaman anlamıyla sınırlı değildir, okuyucunun kendisiyle, yaşam katmanlarıyla kurduğu özdeşlik ve yorumuna göre yeni anlam ve duygu dünyasına insanı taşır ve şekillenir.
Zamanın ötesine geçen bir sanattır şiir. Birçok şiir, yıllar geçse de taze ve etkileyici kalır. Çünkü insanın duyguları ve deneyimleri zamana meydan okur. İyi bir şiir, okuyucuyu her çağda etkileyebilir, farklı çağlardaki insanlara seslenebilir. İnsanın ruh dünyası, aşkları, ayrılıkları, sevdaları, acıları, kavuşmaları hep vardır; var olacaktır. Dolayısıyla şiir tazeliğinden, lirizminden bir şey kaybetmeyecektir. Belki şiirin formları değişecek, yapay zekâ destekli yeni formlar ortaya çıkacak, ancak şiir özünü hep koruyacaktır. Yazılı, sözlü, görsel dalgalanmalar içinde hep adres bildirecektir.
Dilin insanı, insanın dili var etmesi binyıllardır süregelen bir döngüdür. Kelimeler, sesler, insanın dimağına çivilenmiştir adeta. Şairin dil ağacı, kendine özgü bir toprakta yetişmiştir, kendine özgü bir makasla budanmıştır ve kendine özgü aroması olan meyveler, güzel kokuları olan çiçekler açmıştır. Şiir, dilin en yüksek formu olarak kabul edilir. Kelimelerin sıra dışı kullanımıyla, duyguların derinliklerine inilir. Şiirdeki metaforlar, simgeler ve benzetmeler, insanın hayal gücünü zorlar, onu farklı boyutlara taşır. Bu nedenle, bir şiir okurken sadece kelimelerin yüzeyinde değil, altında yatan anlamları, incelikleri, çağrışımları, armonileri aramak da önemlidir.
Şiir, insanın içsel yolculuğunu ve keşiflerini yansıtır. Şair, kendi deneyimlerini, düşüncelerini ve duygularını kelimelere dökerken, okuyucu da kendi iç dünyasında bir yolculuğa çıkar. Böylece, şiir sadece bir sanat eseri değil, aynı zamanda bir keşif aracı haline gelir. Keşfetmek; belli sezgiler ve çağrışımlar aracılığıyla gerçekleşir. Okur, keşfettikçe ilgisi ve alakası artar, giderek müptelası olur şiirin. Şiiri hayatının başköşesine oturtur, onunla söyleşir, ona danışır, alıntılar yapar, düşüncelerine, duygularına çekidüzen verir.
Şiirin büyüleyici dünyasında, dilin sınırları genişler, duyguların derinlikleri keşfedilir ve insanın hayal gücü özgürce dolaşır. Her dize, yeni bir maceranın kapısını aralar, okuyucuyu bilinmeyen diyarlara götürür. Bu yüzden, şiirin insan yaşamında eşsiz bir yeri vardır ve onun etkisi asla azalmaz. Şiir, bir Anka kuşu gibi her gün kendi kelimelerinden yeniden doğar. Tütsüsü, büyüsü hiç bozulmaz.
Ferman SALMIŞ