Kahvelerinde cigara tüttürülen gökyüzünde güvercinler uçurulan o memleket, ayarsız delikanlılarıyla meşhurdur. Ciğerinde taşıdığı kederi, isyan sözcüklerine vuran o şehrin çocukları direngendir, kurulu kelimelere başkaldırıya meyillidir…
Onlar samimiyete düşkündür; bir gülüşe bir ömür feda edebilirler. Bir yüreğe bir düş armağan sunabilirler. Hesap kitap bilmediklerinden, ceplerinde ve yüreklerinde taşıdıkları ne varsa sevgi için ortaya dökebilirler
İşte, hikâye bu ya o şehrin duygularında kavrulan şair mutluluğun ön sözüne yazdığı: “Vuslata Kalsın” adlı şiiriyle ona benzeyen bir delikanlının gecelerini kundaklar, yıldızlarını yeniden öper, gökyüzünü yeniden boyar.
Delikanlı bilir şehir ve şairi arasında şiddetli bir aşk sürtüşmesi yaşanmaktadır. Şehrin binlerce yıllık bazalt taşlardan kurulmuş inadına, şairin binlerce sözcükten kurulmuş yalnızlığı eklenince meselenin çözümü umuda kalır. Çünkü hayatın düşlere borcu vardır; o şehrin sokaklarında beş parasız gezen o delikanlı,okuduğu dizelerin hakkını vermek için yüreğine ayarsız bir düş iliştirir; şehirle şairini barıştıracaktır. Bu düşü kime anlatsa kafayı yediği üzerine güzellemeler döküleceğinden delikanlı susmayı biler yıllarca.
Hem o delikanlı kimdir ki birbirine böyle tutkulu şehir ve şairin arasını yapma şımarıklığını nerden kendine hak görmüştür? Ama delikanlı bilir, bazen güçlü ayrılıklar tek bir söz ile dağılır; tıpkı bir bilyenin kocaman bir camı tuzla buz etmesi gibi. Delikanlı şairin samimiyetine hayrandır vefasına ayıktır. Yüreğini yakından tanır ve restini çeker; ya şair o şehre gidecektir ya da bu aşktan zalim bir keder yürekleri hırpalayacaktır. Şairin bütün düşüncelerine cevap bulabilmek için durmadan okur gecelerce düşünür, bir umut bir yaşama musallat olmuşsa bu esaretten sıyrılmanın çok çetin olacağının farkındadır ama dava için çıkılan yoldan geri dönmek bir şehir çocuğuna yakışacak bir leke değildir.
Hayat, düşlere borcunu öder inatçı şehir aşka ödenen bedellere boyun eğmekten başka ihtimali kalmadığını hisseder.
Şair o şehre gitmezse, yüreğinde taşıdığı o emsalsiz tılsımın kaybolacağıyla yüzleşir. Taraflar ortaya çıkan koşullar karşısında hayretler içindedir, şair şehre gitmezse güvercinler yetim kalacak belki bir kuşak sonra esameleri okunmayacaktır. Mevzu şehirle şair arasındaki duygusal parçalanmanın ötesine geçmiş hem şairi hem de şehri düşlerde buluşturan güvercinlerin boynuna yaftası asılmış bir restleşmeye everilmiştir.
Şehir, inadından vazgeçmeyi şairi kucaklayarak gösterince şairde kırgınlıklarını yüreğinden söküp attığını güvercinlere selam söyleyerek ilan etmiştir.
Şimdi şair ile şehir kol kola girip bu aşkın vuslata kavuşmasından ortaya çıkacak düşleri konuşacak, o ayarsız delikanlıda yüreğinde sakladığı düşlerinim gerçekleşmesinden edindiği dava sahibi kişilerden olmanın keyfiyle özgürlüğe kanat çırpan güvercinleri seyrettikçe gözyaşları içinde yazdığı kelimelerden süzülmüş gülüşlerin keyfini bir ömür yaşayacak…
İbrahim Atlasçı