Ve ilktir üşüyor ellerim,
Kendine bir yer bul, sonbahar gibi,
Göğüne iliştir sözlerini.
Bir uçurum değil mi dünya,
Hazan kadar hüzün,
Bir kısrağın kırlara koşması,
Bir ozanın sesiyle büyülemesi ırmakları,
Kaldığın yerden başlıyor hüzün.
Sıfır noktasındaki bir eylülle…
Mevsim, birden bire makas değiştiriyor. Bir seremoni başlıyor dağ yamaçlarında, tren güzergâhlarında, rayların uzayıp gittiği ovalarda. Islıkla karışık bir tren sesi, çocukluğumuz kadar bilindik bir ses. Vagon katarları arka sıra, bir ömür gibi… Toplasak, bir güvercin ürkekliği kadar içten…
Hepsi Eylül.
Ayrılık, şarkılardan ve sonbaharlardan başlıyor. Uzuyor sonra, uzun senelere dağılıyor. Yollara, limanlara, şehirlere, denizlere, uzaklara… Bir bacadan çıkan duman, rüzgârda dalgalanıyor. Ne anlatıyor ayrılık; kim kendi hüznüyle gidiyor, bir tekne gibi yalnız, bir tekne gibi açık bir denizde. Seyir defterinde eski zaman hikâyeleri;
Hepsi Eylül.
Toprağın rengi değişiyor parklarda. Güller yeniden söyleşiyor zamanla. Çimlerde çiy ve yeni bir harmoni. Tek tük insanlar dolaşıyor yol kenarlarında. Gelenler ve gidenler hep oluyor. Uzun havalarda türküler havalar, serin ve rüzgârlı bir akşama doğru. Kuşlar gidiyor belli belirsiz. Biliyorlar gidecekleri kıtaları, izleyecekleri güzergâhları. Yolda olma halidir belki de yaşıyor olmak.
Hepsi Eylül.
Gökyüzü atlasında bir ikindi vakti. Şimdi anlıyorum mevsimin sırlarını, akşamların neden böyle olduğunu. Şehirlerin telaşını, sebzelerin neden kurutulduğunu, konserve kavanozlarını, közde pişirilen biberi… Buğday kaynatan kadınlar artık yok. Genime çorbası, tombul acı biber turşusu, domates kurusu… Şehirle köy arasında kalan bir bağ bu, herkesin sesi biraz köylerde, sözü şehir çarşılarında. İki yakası bir araya geliyor bozkırın her sonbahar. Bahçelerin hasat zamanı, harmanların veda vakti…
Hepsi Eylül
Gökyüzü alışıldık değil, yaz sonrasında bulutları ağırlıyor. Yağmurlar yokluyor şehirleri, kalan kuşlar ağaçlara sığınıyor her akşam. Akşam, yağmur tazeliği, akşam toprak kokusu, akşam sonbaharın bohçası, renkleri, sözleri… Her birinden geçiyor zaman.
Hepsi Eylül.
Her şairin birkaç dizesi Eylül’dür. Her mevsimin birkaç rengi Eylüldendir. Güllerden bir deste gibi belirgin, güllerden bir mevsim gibi açık ve bulutlu… Yağmur bekliyor parklar, tarlalar, ağaçlar, kuşlar. Yağmur bekliyor plakta bir şarkı, radyoda kısa dalga ayrılık.
Hepsi Eylül. Hilmi Yavuz da Eylül için şöyle diyor şiirinde :
Eylül, kırılgan mevsim!
Cam hançeri güzün
Dağılırdı kalbimde
Birden gecenin ve gündüzün
Perdesiyle örtülürdünüz
Tenhâyla ve tül
dolardı içim… Eylül!
Eylül, unuttum sizi!
Dağ kızarır, yol sararırdı
Ve ben dönüşlere bakardım
O aman vermez belleğin
Paramparça güldüğüydünüz
aynalarla ve gül
dolardı içim… Eylül!
Ferman SALMIŞ