Bazen bir insan tanırsınız ve hayatınız değişir. Çünkü size bambaşka bir dünya sunar; sözleriyle, düşünceleriyle, dünyaya, hayat bakış açılarıyla, dostluğuyla, arkadaşlığıyla. Bazen bir insan bir şehirdir; caddelerini gezersiniz; müziğini dinlersiniz, bir çınarın altında oturup soluklanırsınız, dost meclisine katılırsınız. Ailenizden biridir, ondan gizliniz, saklınız yoktur, onunla bir şehri boydan boya gezersiniz. Murat Bilim, Malatya kokusuydu, suyuydu, mertliğiydi. Kendisini 1996’da tanıdım, hep güler yüzlüydü, dobraydı dobra, sözünü esirgemezdi. “İtiraz hakkını” sıklıkla kullanırdı. Türküleri ve şiiri severdi. Misafir ağırlamayalı bilirdi, dost meclislerinde sohbet ederdi.
Entelektüel kimliği olan biriydi. Okumayı severdi. Öğretmenevindeki odasında, bir kitaplığı bulunurdu, kendisini tanıyanlar ona kitap getirirlerdi. Arada bir kitapevlerine birlikte uğrardık, özellikle istediği kitaplar olurdu. Şiir kitaplarının yanı sıra roman, felsefe ve düşünce kitapları okurdu. Son zamanlarda Spinoza üzerine kafa yoruyordu. Zaman zaman ondan alıntılar yapar, tartışma fasıllardı açardı. Haftada bir akşam bir araya gelirdik. Bir fasıl grubumuz olurdu, saz ve söz eksik olmazdı. Birkaç arkadaşımız güzel türkü okurdu, onlarla karşılıklı türkü söylerken akıp giderdi. Arguvan, Elazığ, Urfa türkülerini ayrı güzel söylerdi.
Şiir yazdığı zaman, önce WhatsApp birkaç arkadaşa gönderir, sonra dost meclislerinde şiirlerini okurdu. Hatta bir televizyonda uzun dönem şiir programı bile yaptı. Çok sayıda konuk ağırladı. Dönem dönem değişik internet sitelerine güncel konular üzerine köşe yazarlığı da yapıyordu. Uzun yazılar yazardı genellikle. Bilgisayarında bazen yazıları açar, oradan alıntılar yapardı. Sonra, yazdıkları üzerine konuşma faslı açar, değerlendirmeler yapardık. Siyasete sıcak bakıyordu Murat, birkaç dönem belediye başkanlığı için başvuruda bulunmuştu. Battalgazi’ye belediye başkanı olup, doğduğu yaşadığı bu muhitte güzel çalışmalar yapmak istiyordu, örnek uygulamalar. Şehrin çehresini değiştirmek onun en büyük hayallerinden biriydi.
Şehrin eşrafını çok iyi tanırdı. Öğretmenevi müdürlüğünden kaynaklı birçok kesimle diyaloğu olur, onlarla bir aya gelirdi, makamında ağırlardı. Şehirde birini tanımak istiyorsanız, önce ona sormak neredeyse bütün arkadaşlarının bildiydi bir konuydu. Vefatında sonra, arkadaşlarımızla birlikte “Uzaklarıma Islık Çal” adlı şiirlerinden oluşan bir kitap yayınladık. Editörlüğünü Fatma Zeren’in yaptığı şiir kitabını, Malatya’da yaptığımız bir anma toplantısında kızı Hatice Berfin kendisi adına kitabını imzalamıştı. Kürsüye çıkan dostları, onun için duygulu, içten konuşmalar gerçekleştirmişlerdi. Vefatının birinci yılında, mezarı başında ona vefasını gösteren dostlar, bizleri de çok duygulandırmıştı.
6 Şubat Büyük Depremini görmedi Murat, depremden tam altı gün önce aramızdan ayrıldı. Şehrin trajedisini, ağıtları, figanları görmedi. Uzun yıllar boyunca müdürlüğünü yaptığı Malatya Öğretmenevi binasının yıkılışını, enkazını da görmedi. Uzun süre, öğretmenevindeki odasından özel eşyalarının alınması izin verilmemişti, çünkü binanın geriye kalanı her an yıkılabilirdi ve büyük tehlike oluşturmaktaydı. Sonra, dostlar bir yolunu bulup özel eşyalarını, kitaplarını, saatlerini, kalemlerini oradan alabildiler. Bizler için, Murat’ın ölümü zaten depremdi, sonra o büyük deprem oldu. Şehirler haritadan silindi, on binler veda etmeden/ edemeden çekip gittiler aramızdan. Asrın en soğuk soluğuydu ölüm. Hepimiz çok üşüdük, hâlâ üşüyoruz. Vefa ve dostluk, insan hayatında çok önemli olan iki değerdir. Vefa, birine karşı olan minnettarlığımızı ifade ederken, dostluk ise karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı güçlü bir ilişkidir. İnsanlar arasındaki ilişkilerde vefa ve dostluk olmadan sağlıklı iletişim kurmak mümkün değildir. Bu iki kelime, Murat Bilim için önemliydi. Biz onunla dost meclislerinde sıklıkla tatlı bir üslupla tartışırdık, bizi bilenler: “Biz araya giremeyiz” deyip gülümsemekten kendilerini alamazlardı.
Murat Bilim zeki ve esprili bir dosttu. Her mevzuya uygun bir anlatısı vardı. Refik Hoca’nın arkadaşlarıyla bir seyahat hikâyesi vardı ki, hepimizi kırdırır geçerdi. Taklit yeteneği bir Allah vergisiydi. Öyle ki arkadaşlar durmaz, habire kendisinden bu fıkralar, yaşanmışlıklar anlatmasını isterlerdi, o konuşmadığı zaman herkes susardı. Sonra : “Bakın, işte ben konuşmadığım zaman, buranın tadı olmuyor!” diye kahkahayı patlatırdı. Yakın dostlarından kendisiyle ilgili düşünce ve hatıralarını isteyeceğim. Gelen yazıları, tanıklıkları bir araya getirip bir Murat BİLİM kitabı yayınlamayı planlıyoruz. Böylece, Malatya’nın bu kadirşinas güzel insanını gelecek kuşakların tanıması ve tanıklıkların kayıt altına alınması sağlanmış olacaktır. Bu yazıda, arkadaşlarının uzun bir listesini yayınlamak mümkün; isterseniz onu kitap hazırlanınca okuyucularla paylaşırız. Bir birinden kıymetli arkadaşlarımız oldu, eminim bir türkü söylendiğinde, bir dost meclisi bir araya geldiğinde herkes onu hatırlayacaktır, hatırlamaktadır da.
Ferman Salmış
6. Şubat 2024