Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Eskişehir Valiliği’nde gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerindeki çeşitli konser organizasyonlarına dair başlatılan inceleme hakkındaki bir soru üzerine Bakan Tunç, “Belediyelerin, kamu idaresi olarak denetimi söz konusu. Belediyeler, hem Sayıştay hem de İçişleri Bakanlığı'nın müfettişlerinin denetimine tabidirler.
Burada denetimden çekinmeye gerek yok. Eğer bir eksiğiniz, bir kusurunuz varsa telaşlanırsınız. Ama burada bir eksiğiniz yoksa, müfettişin özellikle araştırmak istediği konularla ilgili olarak cevaplarınızı verirseniz, zaten bir telaşa gerek yok.” dedi.
"BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ BİR YARGININ BAŞLATTIĞI SORUŞTURMAYI YARGI TACİZİ ŞEKLİNDE DEĞERLENDİRMEK, ŞUURSUZ BİR HAREKETTİR"
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, başlatılan denetim ve inceleme için yargı tacizi ifadesini kullanması ve yargının ihtilal döneminde bile bu kadar dibe vurmadığı şeklindeki söylemine sert tepki gösteren Bakan Tunç, “Burada bir suçluluk telaşında bulunmamak gerekir. Özellikle yargıyla ilgili cümleler kurarken de haddi aşmamak gerekir. Yani yargı tacizi ne demek? Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti.
Anayasamızın 138. maddesi yargı bağımsız ve tarafsızdır. Yargı hiç kimseden talimat almaz. Ve hiçbir talimatı da dikkate almaz. Dolayısıyla bağımsız ve tarafsız yargının başlatmış olduğu soruşturmaları yargı tacizi şeklinde değerlendirmek şuursuz bir harekettir.” dedi.
"BÖYLE BİR DEĞERLENDİRME YAPMAK BİR BELEDİYE BAŞKANININ HAKKI VE HADDİ DEĞİL"
Bakan Tunç, sorumluluk makamında olan kişilerin, belediye başkanlarının, yargıyla ilgili cümleleri sarf ederken çok dikkatli olması gerektiğini kaydetti.
Ekrem İmamoğlu’nun yargının ihtilal dönemlerindekinden daha dibe vurduğu şeklindeki iddiasına ve Türkiye’yi alt sıralarda gösteren hukuk endekslerine işaret etmesine de tepki gösteren Bakan Tunç, şöyle devam etti:
Burada hukukun üstünlüğü endeksiyle ilgili olarak değerlendirme yapmak, Türkiye ile ilgili olarak böyle bir değerlendirme yapmak bir belediye başkanının haddi de değil, hakkı da değil.
O endekslerin nerede hazırlandığını biz çok iyi biliyoruz. Bu endeks Amerika Birleşik Devletleri'nde Dünya Adalet Projesi adı altında bir dernek tarafından hazırlanan bir endeks. Derneği kuran eski Amerika Birleşik Devletleri Barolar Birliği Başkanı.
Objektif kriterlere dayanmayan, hiçbir bilimsel temeli olmayan, Türkiye gerçekleriyle hiçbir alakası olmayan değerlendirmeler bunlar. O endekse baktığımız zaman, demokrasi bile olmayan, serbest seçimler olmayan ülkeler Türkiye'nin üzerinde gösteriliyor.
"TÜRK YARGISINI BAĞIMSIZ OLMAMAKLA SUÇLAMAK TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'NE HAKSIZLIKTIR"
Dünya Adalet Projesi Derneği'nin gelirleri nereden diye bakıyoruz. İnternete girin, birinci bağışçı Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı. En fazla bağış yapanlar, listede en yüksekte yer alıyor.
Masa başında hazırlanmış, bilimsel değeri olmayan, sırf Türkiye'yi karalamaya yönelik bu tür endeksleri öne alarak, adeta onların Türkiye'de sözcülüğünü yaparak, Türk yargısını bağımsız olmamakla suçlamak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne büyük bir haksızlıktır.
"YARGI KİMSENİN ARKA BAHÇESİ DEĞİLDİR"
Hele hele ‘İhtilal dönemlerinde böyle bir yargı yoktu. Yargı o zaman bile bu kadar dibe düşmemişti’ demek haddi tamamen aşmaktır. Bunu kabul etmek mümkün değildir. 27 Mayıs yargısı, 28 Şubat yargısı, 12 Eylül yargısı… O dönemlerle kıyaslamak…
Bu Yassıada yargısını özlemektir. Yargı kimsenin arka bahçesi değildir. 15 Temmuz'da bu ülkenin yargı teşkilatı milletiyle beraber bir kahramanlık gösterdi. Aradaki fark budur. Milletin yargısıdır. Kimsenin arka bahçesi değildir.
Türkiye'de yargının, o ülkelerin nasıl altında olduğunu söyleyebilirsiniz! Bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne inanmamaktır. Türk milletine hakarettir. 25 bin hakim ve savcımıza hakarettir. Biz buna müsaade edemeyiz.